Hevesim kursağımda taş
Umutlarım ufuk bekleyen gözlerde yaş oldu
Herşeyin hayalini kurabildiğim bir dünyada
Hayalkırıklıklarımla başbaşa kaldım
Kırılgan rüzgârlarda savruluyorum
Çürüdü kök tuttuğum toprak
Varlığın ve yokluğun
Açlığın, sefaletin şaşa ve müsrifliğin
Aynı çatı altında yaşandığı
Merhametle Filizlenen her umudun
Zalimin eliyle solduğu bir sabaha uyanmak
Şefkatle dokunduklarımızın tokadını yüzümüzde
Sözün bittiği yerde başlar hicran
Karanlık aydınlığı kovalar
Geceler gündüze uzak
Merdi meydanla üflenir sura yeniden
Yeniden donanır ruhum hüzün çiçekleriyle
Uyku göze hasret,
Anla beni tutunamıyorum
Ellerim arkadan bağlı
Mil çekilmiş gözlerime
Bazen derin bir uçurum kenarı
Toprak kayar ayaklarımın altından
Sonsuzluk der bırakırım kendimi
Haberin varmı hayırsızım
İçten içe yanan hain közüm
Kadir kıymet bilmez ince sızım
Sana olan hasretim öldü
Yolunu bekleyen gözlerin feri söndü
Viraneye dönen kalbe baykuş tünedi
Kırılgan umutlar taşıyoruz
Rüzgardan nem kapma işin bahanesi.
Gece açan çiçekleriz
Güneşi görünce sönenleriz.
Girdap, kuyu, karanlık koymaz bize,
Gecenin taa ucundayız.
Uğruna çekilen onca meşakkat onca zorluk
Kapalı kapılar önünde
Eyüp sabrıyla beklemek
Karanlıkta kaybolurken bir ışık parçası için yanıp kül olmak
Bir geceye bin peri masalını sığdırarak umut etmek
Sonra kavuşmak ve tek vücutta bir olmak hayali
Unuttum teninin kokusunu
Burnumu sızlatan hasretin
Şimdi buram buram
Silindi gözümde hayalin
Belli belirsiz bir resim anılarım da
Sesin
Ne kadar erken uyansam
Farketmez
Hep geceye uyanırım
Yatak, yastık, yorgan
Beni tanımaz
Ben ıssız sokakların uslanmaz
Çocuklukları sevilmemiş
Şefkat ve merhamet görmemiş
Mutluluğa aç insanların
Kuş sütü eksik sofralarında
Hangi duygu yeşerdiyse
Köksüz, budaksız bir ağaç
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!