Issız, terkedilmiş bir şehir gibi yüreğim
Lambalar sönük, binalar yıkık
Sayamadım kaç enkazda kaldığımı
Kaç kez ölüp kaç kez dirildiğimi
Üşüyorum
Korkuyorum seni ardımda bırakıp gitmekten
Babadan miras göğsümdeki madalya
İnaç, töre, gelenek
Adı her neyse işte
Bir kaftan uydurdular üstüme
Bana sormadan
Bedenime geniş ruhuma dar
Yarası yarama denk mi
Acısı acıma mihenk mi
Yaslasam sırtımı çeker mi
Sorgusuz sualsiz sever mi
Hangi mucizeye adını versem
Münzevi bir çığlık gibi yankılanırsın
İnce sızımda.
Pek muzdarip bu halim benden
Ne varabildim kıyına ne vazveçebildim.
Bakmayın
herkes kendi karanlığını yaşar
Kendi ışığında aydınlanır
Başkasına aydınlık görünen ne kadar eksik, tamamlanamayan yanımız var
Güneş herkese eşit doğmuyor
Kimine gölge olur, kimini yakar kül eder
Dramatik bir yalnızlığın pençesinde insanlık
Ne istediğini bilmeyen bir kitleye
Efendileri tarafından dayatılan bir yaşam
Herkes mutluluğun anahtarını başka bir elde arama telaşında
Herkes mutluluğun anahtarını başka bir elde arama telaşında
Asıl yalancılar ellerinde cennet anahtarıyla dolaşanlardı
Mutlu seneler
Irağım, yakınım
Sağım solum
Yanım yörem
Hüznüm kederim
Özlemim hasretim
Neye yarar, vicdan rahatlatmaya çalışmaktan öteye geçmeyen bu çabam.
Gönül dolusu bir teşekkürü bile çok görmüşken sana.
Affet, aşk her zaman mecrasında yaşanmıyor
Ve hiçbirimiz sevdiğimizin
Kollarında yaşlanmıyoruz.
Verecek bir şeyi kalmayınca anlıyor insan
Kimse mükemmel değildi aslında
Aklımıza uyacak, kalbimize iyi gelecek şekilde uyarlayıp
Öyle seviyorduk
aşkın gözü bu yüzden kör, basiret bu yüzden kapalıydı sevince
Gerçek olan nereden bakarsan bak
Her insan noksan, kimse tam değildi
Sen bana bakma yağmur yüreklim
Sitem dolu sözlerimi kafana takma
Bir demdi geldi yıktı geçti
Yolcu yoluna, su yatağına kavuştu
Hayat işte ertelediklerimizin tutsağı oluyoruz zamanla
Sonrası küllükte sigara, ocakta çay
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!