Yıkık bir kentin evsiz çocukları gibiyiz
Kederden bir ıslıkla türkü tutturmuş
Her ayrılığı kendimize hak bilmiş
gönül hanemize kazımışız
Umut denen illeti
Ve onunla tutunmuşuz
Sevilmemiş çocuklar gibiyiz
Savrulmuşuz herbirimiz bir yana
Ezilmiş, yok sayılmış benliğimiz
Aklımızda umudun kırıntısı yok
Kursağımız cebimizden daha boş
Başımız dertten kurtulursa da arada
Yol yakınken gitmeli insan
Mesafeler yorar,
Hasret biriktikçe silinir birer birer
Önce, yüzün gülüşünde kaybolur.
Sonra sesin soluğuma karışır
Alması güzel, vermesi zulüm.
Yol yakınken gitmeli insan
Mesafeler yorar,
Hasret biriktikçe silinir birer birer
Önce, yüzün gülüşünde kaybolur.
Sonra sesin soluğuma karışır
Alması güzel, vermesi zulüm
Zor yıllardan geçerek geldim sana
Ardıma sükut-u hayalin gölgesi düşmüş
Halim yok,
yorgunum
Sana anlatmaya
Dilsiz şairler dizilmiş önüme
Zalımsın
Hayat gibi
Suretimde ayna
İçimde har
Dışımda nar
Yusufu tutan kuyu
Zamanın zamana yetmediği bu çağda
Benim sana geç kalmam
Güneş ormanları kavururken sende kor oluşum
Küle dönmem
İhanetin kol gezdiği arka sokaklarda
Yolumu şaşırmam
Hangi yasak meyveden düşen tohumdun
Hangi çiğ tanesi
Hangi zehirli sarmaşık
Düştün toprağıma
Filizlenip boy veren
Ruhumu azaba bürüyen
Her şey zıddıyla bilinir hayatta
Böle dediler bize, böyle ezberlettiler
Cennetin güzelliğine giden yol
cehennemin ürkütücülüğünden geçer
Ahu gözlü yare süpürgeli cadı
Musallat edildi
Zor bir yolculuktu seni sevmek
Sırtında yumurta küfesiyle sırat köprüsünü geçmek gibi zor ve külfetli
Hüzün ülkesine senin adın verilmiş
Öylesine uzak ölesiye hasretle çizilmiş sınırların.
Ne girmek mümkün
Ne de kayıtsız kalmak.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!