Bir defa geç kalmak yetiyor
Uğruna savaşacak neyin varsa kaybetmeye
Sonrası
Anlamsız zorunlulukların
Ete kemiğe bürünmesinden ibaret
Dil lâl kesilir susarsın
Adın Girdap senin
Kimse bilmez masum gülüşünün ardındaki
Sinsi yüzünü
Aşka aşık çapkın kadınsın sen
Kırmızı deri pantolonun ve rujun
İnsanın aklını başından almaya yetiyor
Azgın Van gölünün iki yakasıyız seninle
Hasretine bulanmış kokun sızlatır burnumun direğini
Sabretmeye tahammülüm yok
Ahhh Tamara aşkın katili
Hangi umut bağını doladın boynuma
Elimde fener sana geliyorum.
Yaşamaya dair ne varsa
Seninle birlikte gömdüm anılar mezarlığına
Yağmurlara ilham olan hüzünlü bakışların
Ufukta içinde umut barındıran ne varsa
Aldı götürdü
Baharı müjdeleyen kardelenler kar altında
Köhne bir yokluğa büründü Ruhum,
Kalabalık sokakların kuytusu
Yaşam artıklarının tortusu gibi
Tilsindiren, korkutan ve yüzleşmekten imtina ettiğim bir duyguya yenildim.
Anı mezarlığında bir dikili taş benliğim
Yorgun, yılgın ve suskun
Sisli havasında Ankara'nın tanıdık bir ses gibi geldin
Kökü mazide dediysem tanışmamız kalu beladan
Her şeyine o kadar aşinayım ki
Bir değil, bir kaç ömür bakmışım gibi gözlerine
Bu şehrin ayazlarında ellerin avuçlarımda ısınmış kaç mevsim
Kaç bahar umut yeşertmişim..
İçtiğimiz kadeh kırıldı
Söndü belirsiz siluetin mum ışığında
Anlamsız artık dinlediğim şarkılar
Gülüşünü yitirdi eski resimler
Asılı kaldı viranelerde
Şimdi
Kafese mahkum bir serçenin
Kanatları kadar anlamsız
Çiçek tanımaz arıdan
Bal beklemek kadar karşılıksız bir kavga uğruna çırpındığım
Nihayeti olmayan nafile bir çaba olduğunun farkındayım
Ne yapayım
Onca hayalkırıklığından sonra
Kadere isyan noktasında
Bölsen
Geceleri
Seneleri
Onarsan sana Yüklü kalbimi
Adın aşk senin
Bulutlardan yağmur yerine hasret yağıyor
Sensizliğime
Bütün ırmaklar seninle dolup taşmış
Kıvrımları damarlarımda, bereketi ruhuma
Ansızın çıkıp gelsen diyorum
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!