gün biterken
yorgun argın pencerelerden süzülür geceye dönük umutlar
nasıl kapatırsa çiçekler kapılarını
koşarım bir kapıdan ötekine bir bahçeden diğerine
güneş inadına hızlanır acele yetişmek için birilerine
ben koşarım ufkun kızıllığına
GİDENLER DÖNMEZ
Ne zaman şehre yağmur yağsa
Sen gelirsin aklıma
nasılda yoruluyor insan
nasılda yalnızlığa düşüyor
girdap gibi bir şeyler çekiyor karanlığa
kendinden kaçmak geliyor
kendini dağlara vurmak
ve sığınmak bir vadinin sisleri arasına
Haydarpaşa Gar’ında oturuyoruz seninle
yine martılar uçuyor
vapurlar geçiyor mütemadiyen
köpüklü meşalelerle
şehir yaşıyor hayatı biz olmasak da
Söyle yağmur nereden geliyorsun
Neden hüzünlü bir bulut taşıyor seni
Çocukların gözlerinden mi geçtin
Pınar olup dağdan taştan mı aktın
Söyle yağmur içimden efkarlanmak geliyor
Yarin yokluğudur bahanem
YAĞMUR VE HÜZÜN
Ne zaman yağmur yağsa içimi hüzün kaplar
Bulutlar grileşir gözlerime perde düşürür yokluğun
Hüznümün yolculuğu başlar sonbaharda
Uzak iklimlere,dallara, toprağa
Tutsaydın ellerimden
Savrulmasaydım böyle…
Daldan düşen yavru kuş
Sudan çıkmış bir balık
Sensizlik bu demekmiş
Bu gün yine seni düşündüm
Kırlara çıktım
Mevsim sonbahar dallarda hazan
Yüreğimi bir dala koydum
Orman yangın yerine döndü
Bir rüzgar esti savruldum
I.
sonra sen geliyorsun aklıma
gülüşün geliyor
dudağımın kenarından süzülen
kan gibi
yüreğimi delip gecen acı
Kırılganım bu günlerde
Elim ayağım toza bulanmış
Herkesten önce ölmeyi isteyecek kadar
Bencilim bu günlerde
Beni boğmayı isteyen bir nefes
meraba şiirlerinizi beğendim.tebrik ederim.ayrıca soyad benzerliğide ilgimi çekti...