Sanki zamanıma pranga vurdun
Ne gündüzüm sensiz ne gecem sensiz
Bölündü uykular kırıldı düşler
Boşlukta yüzüyor rüyalar sensiz
Şimdi ellerin yastığım olmuş
NE KALIR?
Ne kalır
Hüznü yüklenmiş mısralardan
Göz yaşlarıyla ıslanmış yapraklarına
Gönül defterlerinin
Gözlerimizin etrafına düşen haleler
hazırım bak korkmuyorum
ölümden ayrılıktan yokluktan öte
yeterki ellerin ellerimde kalsın
gözlerim gözlerinde
nasılsa bir bulut olacağım
bazen bir yağmur damlası
HOŞGELDİN
sen geldiğinde güneş batmak üzereydi
ve karanlık kusacaktı kinini üzerime
kırağı vurmuş çiçekler solgundu gönül bağımda
sen geldiğinde sonbahardı
gitmek istiyorum
yanlızlığımın tutup ellerinden
üzerimde deniz kokulu bir rüzgar
uzak diyarların bilinmezliğine
kaçak avcıların telaşında kalbim
ayaklarımda mayın tarlası ürkekliği
Bir gün gideceğim
Ardımda yeşil etekli mor dağlarım kalacak
Irmaklardan akan sularda yıkayın
Sıcak lodos rüzgarlarında kurutun saçlarımı.
Küçük bir yelkenliye koyun bedenimi
Beni bir denizin mavi sularına salın.
Kaç gündür yoksun
Ki aklımdasın yanık ekmek kokusu gibi
Dilim damağıma yapışmış
Çöl dikenleri takılmış boğazıma
Ölmek belki kurtuluşum olurdu
Beklemek yalnızlığın ızdırabından
Sen tatlı uykular uyu diye
geceye nöbetler yazıyorum
belli belirsiz saatlerde uyanıyorum
ve üşümesin diye resmini
avucumun içine saklıyorum…
Bilseydim severmiydim demedim sevdim seni
Hüznümü bile bile derdimi göre göre
Biliyordum sensizlik ur gibi büyüyecek
Her gün batımı sensiz ruhumla eriyecek
Biliyordum ilkbahar çiçekler açılsa da
OLMAZ
Ben bilirim sokakların derin hüznünü
Bildiğimi gördüğümü söylesem olmaz
Gece düşer her köşeye koyu karanlık
İçimdeki aydınlığı gizlesem olmaz
meraba şiirlerinizi beğendim.tebrik ederim.ayrıca soyad benzerliğide ilgimi çekti...