derler ki; bir zamanlar züleyha
büyük bir aşk ile bağlanmıştır yusufa
ancak sevgisi onu var etmek için değil
bir tek kendine ait kılmak emeliyle kaplamıştır benliğini
öyle ki bu uğurda iftiralar atmaya kadar vardırmıştır işi
ve yusuf bir anda zindanda bulmuştur kendini
En vazgeçilebilir yerinde hayatının
Hayata tutunmaya çalışmak
Hani düşmemek için gözlerindeki uçurumdan
Yüreğindeki buzullara çarpmamaya da uğraşarak
Merhabaları kesmek tam ortalarından
Elvedaları yollamak ateş toplarıyla sığınaklarından
Kendim bile kendime yüküm yoruldum kendimden
Hiçbir yerde olmadan olmak var mı dünyada
Sevdim fark edildi, kırıldım sevgimden
Oynatmadan kalbimle sevmek var mı dünyada
Önce yalanlar başlar sonra ayrılıklar
Kaçmayla başlar sevdiğinden
-gizlice- edilen yeminlere pişmanlıklar
Pembesi dökülür bulutların sessizce
Örtülür hayallerin üstüne ölü toprağı gibi
Geride kalır yalın bir sessizlik ve
Sesim çıkmaz
Tam konuşması gerektiği yerde dilim
Susar
Kupkuru olması gerektiği yerde pınarların
Gözüm ağlar
Söylenmek zamanı geldiğinde kelimeler
Senin ellerinin şefkatle okşadığı başları
Başka bir el okşamadı bugüne kadar
Başka bir dil öyle candan yavrum demedi
O minik yüreklere
Senin ellerinin tutunduğu ellere
Başka bir el tutunmadı böyle sevgiyle
Bazı kadınlar daha mert,
Daha yürekli, daha cesur,
Hayatın tüm sürprizlerine
Kale duvarı gibi
Dimdik karşı dururken
Çoğu erkek gibi görünüp de
Ben senin görmediğin düşünüm
Kurmadığın hayalin
Elinden tutup da yürütmediğin
Kötürüm bırakırken irkilmediğin
Kundaklara sarıp sarmalayıp da
Büyütmediğin bebeğinim
Yokluğun; anası olur tüm yoklukların
Çekilir hayat sahnesi perdeler iner
Bir dem açsa da güneş, hayalinle
Ardından karanlıklar ruhuma siner
Yokluğun; alır benden tüm zenginliğimi
Ölmek için değilse bugün; yaşamak için
İçimdeki her umûdu yaşamalıyım.
Özlemek olacaksa bugünün işi,
En iyi özlemi ben duymalıyım,
Az ondan az bundan kırıntılarla
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!