Çok güzel bir kadındı. Çerkez güzeliydi. Sırma sarı saçları koyu mavi gözleri öz yurdundan göç etmiş atalarının izlerini taşıyan duru mu duru, berrak mı berrak bir cildi vardı. Varlık içinde büyütülmüş, devrine göre de yeterince eğitilmiş idi. Ne var ki zaman O’na ailesi kadar sevecen, şefkatli davranmamıştı. Hatta, şefkâtsizliği hoyratlık nobranlık derecesine vardırmış genç kadının tüm sevdiklerini birbirinden acı sebepler ile elinden almış onu şu koca dünyada dalsız budaksız bırakmıştı. Ne yaslanacak bir omuza, ne sığınacak bir dam altına sahip değildi. Evsiz, yersiz, işsiz, aç-bi-ilaç sokaklarda kalmıştı. Çaldığı kapılardan eli boş dönmüş, ne temizlik ne bulaşıkçılık hiçbir iş bulamamıştı. Dilenmeyi beceremeyecek kadar onurlu, kendi eliyle ölemeyecek kadar da dirençli, inançlı biriydi.
Tam üç gündür ağzına lokma koymamıştı. Parklarda ıssız alanlarda dolaşmış gece şehir terminalinde zor da olsa kendine bir bank bulabilmişti. Neyse ki mevsim yazdı ve dışarda kalmak henüz donduran bir yalnızlığa dönüşmemişti.
Hayat öyle hızlı ve telaşlı akıyordu onca insan kalabalığının arasında kimse O’nu fark etmiyor, o amansız karanlık sel adeta üzerinden atlıyor ve O’nu yutup geçiyordu.
Üç günlük açlığın sonunda sokaktaki ilk gününde taşıdığı kaygıların hepsi anlamını yitirmiş ve sade koyu amansız bir açlık hem ruhunu hem bedeninin esir almıştı.
Bir lokma yiyecekten başkasını düşünecek hali yoktu. O kadar ki yiyeceğin ne olması gerektiğine dair bir düşünce kırıntısı hayali ya da özlemi de yoktu. Yiyecek bir şey olsundu. Midesine gitsin, homurtusunu burkultusunu sustursun yeterdi. Ama tek lokma dahi yiyecek bir şey yoktu. Belki şehirde değil de köyde, dağda ya da daha küçük bir yerde olsaydı yiyecek bulma şansı olabilirdi. Ama şu koca şehirden kaçabileceği hiçbir imkana da sahip değildi.
Böyle aç açına dolanırken birden kendini büyük bir süpermarketin kapısında buldu. Türlü çeşit yiyecekler adeta gel ediyor, sonra da nanik yapıyordu. Mıh gibi çakılıp kalmıştı. Yutkunamıyordu bile. Ne kadar öyle kaldı bilinmez. Donmuş gibi hiç hareketsiz bakıp duruyordu. Sonra birden ok gibi fırladı yerinden. Büyük bir hızla kimse ne olduğunu anlamadan manav reyonuna saldırdı. En uçtaki domates kasasını gözüne kestirmişti. Görevliler durumu kavrayıncaya kadar 3 tane domatesi midesine indirmişti bile. Ama midesinin bayramı bu kadarla sınırlı kalmak zorundaydı. Çünkü yakalanmıştı. Güvenlik görevlileri kadını bir anda kıskıvrak yakalamış dertop edip mağaza müdürünün huzuruna çıkarmışlardı. Büyük olay olmuştu. Mağazanın günlük rutininde böyle olaylar sık yaşanan şeyler değildi.
Bugüne değin
Hiç kimseyi buyur etmemiştim
Yüreğime
Masumiyetini kaybetmesin
Diye
Derken sen çıkageldin
Gerçekleri ifade etmeyecekse
Kelimeleri boşuna sarfetme
Fakirleşirsin
Ya susar bir filozof olursun
Derdini diyemeyen
Ya da
Çoktan vazgeçtim; aşk için şarkılardan medet ummaktan
Sonsuz sınırsız sevmelerle sevilmekte olan yüreğin bile
Düşmüşse ihanetlere
O bile bilmemişse kıymetini sevilmenin
Hangi şarkı medet olur
Hangi beste deva sunar acılarıma
Ayrılık
Anlaşılır kılmaya mı yarar hayatı;
Yoksa; ezilmesini mi sağlar insanın
Yokluğun yükü altında?
Unutuşa mı dahildir?
Yanışa mı?
Dilerim; her gece en derin uykusuzluktan
En kara kabuslara uyan
Dilerim; her gece sıfır üç depremlerinde
Sen de benim gibi kavrularak yan
Yan ki bilesin ne demekmiş ben olmak
Bir canın yangınından bin can olup tutuşmak
Yüz yıl sonra kimse bilmez seni
Elbet beni de ey yâr
Bilirse asır ötesine mektup yazan
“Bir Garip Orhan Veli” bilir
Yüz yıl süreceğini sevdaların
Umutlarımı taşır yüz yıl sonrasına
dün gece bir rüya gördüm
iki yürek kendi arasında hâl diliyle konuşmaktaydı
“senin için çok üzülüyorum” dedi biri
diğeri “neden” diye sordu merakla
dedi ki gözü yaşlı kırgın olanı;
“çünkü sen, her sabah uyandığında
Sana yürek yangınları gönderiyorum
Benden beter yan, ateşlere düş
Açmasın bahçende çiçekler bensiz
Dinmesin hiçbir vakit içindeki kış
Uzattım elimi bırakma boşta
Çığlığım inliyor içte ve dışta
Düşleri gerçek sanan her aldanışta...
Kabûsum mu gerçek sen mi hayâlsin?
Uzaktan uzağa yanan ışığım
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!