Nilgün Acar Şiirleri - Şair Nilgün Acar

Nilgün Acar

Gök mavi güneş sıcak bulut beyaz değil
suskunum tut ellerimi dinle yüreğimi biraz eğil
bak görüyor musun yüreğim tam on ikiden en derin yerinden vurulmuş
bu derdimin dermanı ise tanrıdan başka kimsede yokmuş
dal kırık gönül yıkık tek bir teselli yok artık
yaşam neon ışıkları gibi bazı sönük bazı yanık

Devamını Oku
Nilgün Acar

İncecik bir dal kırıldı
ansızın esen rüzgarla
toprak onu öptü
kahverengi dudaklarıyla
güneşin kollarına bıraktı
gülümseyerek kaldırdı başını dal

Devamını Oku
Nilgün Acar

D U Y G U C A N
Yaşamım boyunca unutamayacağım anılarımdan birisidir,anlatmaya çalışacağım.
20’li yaşlarımın başlarındaydım.şiirlerimi,dergilere-gazetelere gönderiyordum.İnsanlar,benimle birebir tanışmak,arkadaş olmak istiyorlardı.Benim de isteğim:Dış dünyaya açılmak,arkadaşlarımın olmasıydı.
Gökcan,ilk arkadaşlarımdan birisi oldu.Uzun boylu,hafif uzun saçlı,güzel yüzlü,naif ruhlu,yaşıtım bir gençti.Radyo-tv-gazetecilik bölümünde öğrenciydi.
Gökcan,daha ilk gelişinde,benim en çok neye gereksinim duyduğumu anlamıştı.İNSAN’a ihtiyacım vardı.
Beni çevresine anlatmaya ve arkadaşlarını,benimle tanıştırmaya başladı.Hepimiz ya yazıyorduk ya da okumayı seviyorduk.Pazar toplantılarımız oluyordu.Çok seviyordum Pazar günlerini.Çoğunlukla bizim eve geliyorlardı.Söyleşiyor,paylaşımlarda bulunuyor,şiirlerimizi okuyorduk birbirimize.

Devamını Oku
Nilgün Acar

O eski gelinliği
o bakır bileziği
hiçbir şeyi istemem
annenden kalan yüzüğe
razıyım gelirim seninle
benim de bir tanrım var

Devamını Oku
Nilgün Acar

G A Z E T E
İnsan nedir? Bunun yanıtı hem çok güç,hem de çok kolay.Bilinen ya da değişik açıklamalara gitmeyeceğim.Ama hep yanılsamalar içinde kaybolduğumuzu belirteceğim.
Atölyelerden ayrılıp,üretilenlerin satış bölümüne geçtiğimden beri,olanak buldukça,dinlenirken.Bulduğum tüm boşluklarda,günlük gazetemi okuyorum.O genç adam,daha ilk gün beni şaşırtmış,farklı biri olduğunu duyumsatmıştı.Saat 15,30’da göreve başlıyordu.Arka binada olduğumdan,daha önce onu hiç görmemiştim,tanımıyordum.Evet,daha ilk gün beni şaşırtmıştı.Hemen,çok güzel cam bir tepsi almıştı.Üzeri renk renk çiçeklerle,desenlerle işlenmiş,ince bir zevke hitap eden,bir cam tepsiydi.Ben bir ona baktım,bir tepsiye.”Güle güle kullanın”dedim.Sonra onu denemek için,elimdeki gazeteyi uzattım,”Okur musunuz? ”diyerek.Herkesin okuyabileceği bir gazete değildi.”Bu günkü gazete mi? ”sorusunu yöneltti.”Evet”Yanıtını verince.Gözleri ışıklandı ve teşekkür ederek aldı.Ben,çok sevinmiştim.İnsanların çoğunun artık hiç gazete-kitap-dergi okumadıkları günümüzde.Gazetemi,özellikle öyle birisiyle paylaştığım için.
O,bir temizlikçiydi.İş giysilerini giyiyor.Temizlik malzemelerini ve gereçlerini alıyor.Tuvaletleri temizliyor,her yeri süpürüyordu.Atölyelerdeyken de,bulduğum boşluklarda okurdum gazetemi.Üniversite mezunu,yani sözde yüksek eğitimli öğretmenlerle,sosyal hizmet uzmanlarıyla da paylaşmaya çalışırdım gazeteyi.Şöyle bir bakarlar,”Başka gazete bulamadın mı? ”sorusunu yöneltirdi çoğu.”İstemiyorum onları.Beni ilgilendirmiyor,kim kimle? ne yapmış? ”Yanıtını verirdim.Beni tuhaf bulduklarından,üzerime gelmezlerdi.İşte,emir verdikleri ve istediklerinde azarladıkları,küçümsedikleri o İNSAN’la günlük gazetemi paylaşıyorum.Artık,her gün,kapıdan girince.Sıcak,tatlı,ışıltı gülümseyişlerle,merhaba diyor bana.Başıyla selam veriyor.Ben de gülümsüyorum,yanıtlıyorum merhabasını.Okur okumaz,gazeteyi,sunuyorum.Teşekkür ediyor.Aramızda,güzel bir bağ oluştu.Oturup söyleşmeye,zamanımız ve olanağımız yok.Ama biz,sözcüksüz anlaşıyoruz onunla.Otuzlu yaşlarında olmalı.Ne kadar temiz,güzel bir yüzü var? Konuşması da çok düzgün.İnce,kibar biri.Zaman zaman,yine alış veriş yapıyor benden.Adını bile bilmiyordum,yeni öğrendim.Kimbilir? nasıl bir yaşam öyküsü var? Sıradan olmadığı kesin.Kendisiyle barışık.Eminim,o da,benim gibi birinin elinde gazete,hem de öyle bir gazete görünce şaşırmıştır.
Günlük hayatı yaşarken,ne kadar güzel şeyler yakalanabiliyor aslında.Bakarken görebiliyorsak? Saatlerde koşarken,yüreğimizle anlarda durabiliyorsak? Açıksa gönül gözümüz? Farkındalığımızı kullanabiliyorsak? Geçip gitmiyorsak? hiçbir şeyin,hiç kimsenin yanından.Evet,özellikle hiç kimsenin yanından.Kum tanelerini,harika incilere dönüştürebiliyorsak? Küçük,küçük mutluluklar,birikir benliğimizde.Bir gazete bile,güzel bir insan tanımamıza.Işığımızın,biraz daha artmasına neden olabilir.
Nilgün ACAR

Devamını Oku
Nilgün Acar

Mavi gözlü bir sevgilim olmalı
okyanuslarca dalga dalga köpük
gökyüzü gibi alabildiğine sonsuz
sımsıcak bakışlarında güneşler gülmeli
yılmamalı bire bin veren düğümlerden
yanardağlarca derin ve coşkulu sevmeli

Devamını Oku
Nilgün Acar

BEN BU GÜN SARIYIM
İçim bir tuhaf. Sarı bir hüzünle akıyorum. İyi ki böyle akıyorum. Sarı, güneş rengidir. Ve ben, sarıyı da seviyorum. Her renk, yerine - zamanına göre gerekiyor. Ben bu gün sarıyım.
Dışarıda bir ilkbahar, alayla gülümsüyor. Zemherideyiz oysa. Yani Ocak ayı. Pencereden baktığımda, renklerin birbirine karıştığını. Kucak-kucağa dansettiklerini seyrediyorum. Sonbahar kırmızısı, tonlarca sarı ve yeşil. Harika bir senfoni. Evet o sesleri duyabilenler için, gerçek bir senfoni.
Ben bu gün sarıyım. İçimde bir çağlayan, gözlerime vuruyor. Yanağımdan süzülen mağma, gamzemi eritiyor sanki. Ayırımında olmaksızın, yumruklarımı sıkmış buldum kendimi, gökyüzünü seyrederken.
Ben bu gün sarıyım. O kadar çok nedeni var ki…Bir bitiş ve başlangıç kapıları açık önümde. İki küçük kuşumu bırakıyorum. Öyle gerekiyor. Olmuyor, dış etkenler, kişiliklerin çatışması. Küçük bebeğimi düşününce, burkuluyor içim. Onu bu kadar çok seveceğimi, hiç düşünemezdim. Ama olmuyor işte, olmuyor.
Ben bu gün sarıyım. Diğer küçük kuşumun özgür olması gerekiyor. Her ne kadar, içimdeki fırtınaları bilmese de. Benim bencil, acımasız olduğumu sansa da. Onun için korkularımın, endişelerimin, üzüntülerimin olduğunu anlamasa da. Kal gitme, ya da tamam ben gitmiyorum dememi beklese de. Onun, hayatın içinde, özgür olması, birçok şeyin değerini bilmesi gerekiyor.

Devamını Oku
Nilgün Acar

AVUÇLARIMDA İKİ KÜÇÜK KUŞ
Perdelere bakıyorum.Açık pembe.Daha doğrusu,birçok renkle,tanımlanabilecek bir tonda.Benim seçimim değil.
Yeni yaşamıma geçtiğimde,birçok sürprizle karşılaştım.Birdenbire küçük bir ailem oluverdi.24-25 yaşlarında genç bir kadın ve 4-5 yaşlarında bir erkek çocuğu.
Hayatımda,bir küçük çocuğun olacağı,asla aklıma gelmezdi. İstemezdim de sanırım.Bunca yıpranmışlıktan sonra ve artık dinlenmek-kendi hayatımı yaşamayı düşündüğüm-planladığım bir sırada,hiç aklıma gelmezdi elbette ki.
İstanbuldayken,Hürriyet hanım,bana telefon ederek,”Sana bir bakıcı bulduk.Dört yaşında bir oğlu var.”dediğinde.”Ama ben dinlenmek istiyorum.”Tümcesi dökülüverdi dudaklarımdan,çok sert ve kesin bir biçimde.”Tamam o zaman.Çocuğu, anneannesine göndeririz.”Dedi,Hürriyet hanım.
Bu kez,içim acıdı.Küçük bir çocuğu,annesinden ayırmaya kıyamadım.Şeyma’yla ilk telefon konuşmamız,iyi geçti.Olumlu elektrik aldım ondan.Daha sonra da,sık sık konuştuk telefonda. Ona mesajlar çektim,toplanma işlerimi yaparken.Halim ile de bir gece konuştuk telefonda.Bana öpücük gönderdi,tatlı-bebeksi sesiyle.

Devamını Oku
Nilgün Acar

İş yerimde, sürekli insanları gözlemliyorum. Dün akşam da, hem yazıyor, hem de izliyordum.Küçük bir çocuk sesi,' Ben gitmek istemiyorum.' diye haykırıyordu. Babası:' İyi, sen kal, biz gidiyoruz.'Dedi. Baktım, 4-5 yaşlarında tatlı bir kız. 'Baba beni kucağına al.' Diyerek ve ağlayarak koştu. Adam hemen geri döndü ve aldı kucağına kızını. Çocuk sarıldı babasına,başını da omuzuna koydu. Anladım ki, hem aklı oyuncaklarda kalmış. Hem yorulmuş, hem de sevgi-güven istemişti. Babası okşadı onu,yanağını öptü.
Baktım öylece arkalarından. Kendi çocukluğum geldi aklıma. Paramparça, suskun, delicesine özlemli, yaralı, kanatları kopuk. Ruhunda tayfunlar, kasırgalar kopan, petrol yangınlarında kavrulan. Dışa hiçbir şey belli etmeyen, kendini çocuk bile hissetmeyen, çocukluğum. İçimden ben de haykırırdım,'BABA BENİ KUCAĞINA AL. NE OLUR BİRAZCIK SEV BENİ.' diye. Ama yanında bile oturamazdım.
Çocuklar hep mutlu olmalı.Sevgi-ilgi görmeli, güven duymalı. Hala kulaklarımda çınlıyor ve ruhumda yankılanıyor o ses. BABA! ! ! BENİ KUCAĞINA AL.
Gözlediğim şeyler arasında. Alanyada çocuklara çok değer veriyorlar, çok seviyorlar çocuğu. Ve artık, babalar çok değişmiş. Yanlarında, anneleri olduğu halde, babalar ilgileniyor çocuklarla. Mutlu gülümseyişlerle izliyorum onları. Anneleri olmadan, çocuğuyla ya da çocuklarıyla gezen, ilgilenen babalar da var. Çok güzel bir şey bu. Nesil değişmiş.
Dün akşam beni mutlu eden birşey daha gördüm. 8-10 yaşlarında,bir ayağı alçılı kızını, babası kollarına almış gezdiriyordu.Annesi de yanındaydı. İlk görmemle çıkışa yürüdükleri zaman arasında, saatler geçmişti. Harika birşey ya dedim içimden. Evet, harika. Özellikle benim ve kardeşlerimin büyüdüğü ortam düşünüldüğünde. Harika gerçekten.
Sen gideli, onuncu yıl bitecek baba. Bizi ve tüm yaşananları görüyorsun biliyorum. Anladın değil mi yanlışları ve o yanlışların, hayatlarımızı paramparça ettiğini. Ben ne kadar bağışlasam da, içimdeki acı geçmiyor. En küçük birşeyde, anılar fırlayıveriyor ve bir çığlık kopuyor içimden.' BABA! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! BENİ KUCAĞINA ALSANA.

Devamını Oku
Nilgün Acar

Güzel adın baharla başlar
sonra dört mevsim yediveren olur
saçılır evrenin tüm atomlarına
kuş cıvıltılarıyla damarlarımda dolaşır
sevgin ışıklı mavi bir sonsuzluktur
insanın ilk çığlığı gülüşü şarkısıdır

Devamını Oku