Yazılmamış bir defterdir çocuklar
ak pak pırıl pırıl tertemiz
her sayfasını satır satır sabırla
binbir emekle özenle işlediğimiz
evrenin tohumu yaşamın soluğu
ÇOK KOMİK
Üzgünüm ama rahmetli Aziz NESİN’e, sonsuz hak veriyorum. İnsanların çoğu, başlarının içindeki beyni, boşa taşıyorlar. Her gün kezlerce, bunun örneklerini yaşıyorum.
Her gün işime giderken, yan yana iki süpermarketin önünden geçiyorum. Bazen, su-kola ya da yiyecek bir şeyler almam gerekiyor.
Ben, caddeden gittiğim için, dönüp kaldırımı araştırdım. Evet, çıkabileceğim bir rampa vardı. Sevinçle çıktım ve kapının önüne kadar gittim. Ve orada, kalakaldım. Yemin ederim, en az otuz santimlik bir yükseklik vardı. Ve benim, akülü sandalyemle, oradan çıkıp, içeri girebilmem, tamamen olanaksızdı.
Ağlamaklı, ben ne yapacağım şimdi? Dedim. Çalışan adam da, yüzüme çaresiz baktı. Hiçolmazsa, portatif tahta bulundurabilirsiniz, diye ekledim.Tahtamız da yok dedi adam.da
Ben size istediğiniz şeyleri getireyim, seçersiniz diye avutmaya çalıştı. Tamam dedim. Ama getirdiği hiçbir şeyi beğenmedim. En sonunda, bir şey almadan, çekip gittim.
CADDELERDEYİM
Hayatı yaşıyorum. Hem normal hem de normal olmayan yanlarıyla.
Aslında: Gerçekten çok mutluyum. Evimin tüm yönetimi bende. Mutfak gereksinmeleri ya da diğer tüm gereksinmeler için, alışverişleri ben yapıyorum.
Bu: Çok hoşuma gidiyor. Tek başıma da yapabiliyorum. Ama çoğu kez, Yağmur benimle geliyor. Hayatın, bu yönlerini bilmiyordum. Öğrendiğim, o kadar çok şey oldu ki…
Akülü sandalyemle, tek başıma gidiyorum işime-alışverişime-gezmeye ve deniz kıyısına. Bunlar normal sayılabilir. Ama: Yüzeyin altındakiler bambaşka.
Evimin kapısından başlayalım. Kapının önünde,on-onbeş santimlik bir yükseklik var. Arabamın hızını 4’e alıp zıplıyorum. Bunu: Genelde, bir kerede başaramıyorum. Birkaç deneme gerekiyor. Çıktıktan sonra, kapımı örtebilmek için de, tokmağa bağladığım kurdeleyi, sol elimde tututuyorum. Ve hızla çekip kapatıyorum kapıyı.
(Havva ÇAYIR'a sevgilerle)
Bize sevgiyi çok gördüler dostum
en masum çıkarsız art niyetsiz
bin renkli baharlarca ılık
ve bir Temmuz denizince yumuşak
sevgimizi çok gördüler
Bebekler gördüm
bir hastane odasının bembeyaz duvarları arasında
küçücük yüreğinde sonsuz yalnızlıklarla başbaşa
ağlıyor bir tadımlık yaşam için çığlıklar hala kulaklarımda
bebekler gördüm
AVARE YAŞAMAK
Kimbilir ne kadar uzun süredir,hiçbir şey yazmadım? Ve şu an,tuşlara dokunurken.Ruhumun kapılarının açıldığını ve içimin akmaya,sanki gerçekten yaşamaya başladığımı,duyumsuyorum.
Neden yazmadım? Farklı şeylerle ilgilendim.Anlamlı ya da anlamsız,onları deneyimledim,öğrendim.İyi oldu.
Bir de,konuklarımız oldu sıkça.Hayatın değişik akışlarıyla yüzdüm.Artık bir evde yaşadığım için,komşuluk ilişkileri de oluyor.Dışarı gezmeğe de çıkıyoruz.
Kendimi değiştirmeye çalıştım.Sevgi olmadan,beden diliyle,dokunmayı deneyimledim.Hiçbir şey düşünmeden,derine inmeden.Sadece yaşadım.Anlık mutluluklardı.ANLIK MUTLULUKLAR.Bir çeşit kandırmaca mı? Hayır.İnsanın buna da gereksinimi var. Hem,ne kandırmaca değil ki?
Usulca geriniyor toprak
aralanıyor çimen kirpikleri
bulutlara uatıyor dudaklarını
kana kana yudumluyor
güneşin çapkın elleri teninde
doyumsuz hazlarla ürperiyor
İşte yine
penceremin dışındasın bahar
ben hep o bildiğin
sana vurgun
yüreği kurşunlu
deli kız
Saçlarımda mevsim mevsim bulutlar oynaşır
yüzümde amansız fırtınaların izi
solgun bir çiçek gibi büküldü belim
dudaklarımda eski şarkılar dolaşır
oysa minicik bir tohumdum bir zamanlar
büyüdüm fidan ağaç orman oldum
Dayanmalısın
tutunarak sımsıcak sevgiye
tüm depremlere
kasırgalara inat
kopmamalısın
yaşama vurgun olmalısın
Yaklaşık üç yıldır tanıyorum kendisini...
tam bir insan evet tam bir insan.
her hücresi sevgiyle yaratılmış sevgi abidesi muhteşem bir yürek...
umudu görmek isterseniz, Nilgün Acara bakınız.
sevgiyi görmek isterseniz yine ona bakınız.
bir insan nasıl olmalı diye dşünüyorsanı ...
Seni merak ediyordum. Şiirde ustalaşmışsın; kutluyorum.