GÜNLÜĞÜMDEN- 12
Evde misafir var sevgili Tutku.Şerifenin eski komşuları.Ben,yazmak istediğim için,yanlarında kalmadım. Aslında,bu günkü program bambaşkaydı.Sağlık ocağına, kontrola gidecektim.Ayrıca:Bir tür sohbete katılacaktık. Sohbet saatini erkene almışlar,yetişemedik.İnsan her an sürprizlerle karşılaşıyor.
Televizyon seyredemediğim için,internetten (BU KALP SENİ UNUTUR MU?) adlı diziyi izliyorum.Ayşe telefonda söylemişti.Yoksa benim,tv ile,dizilerle aram iyi değildir.İlgi alanlarım farklı.
(BU KALP SENİ UNUTUR MU?) 12 Eylül 1980 ve sonrasında yaşanılanları anlatıyor.Çok güzel,tamamen gerçekçi ve bir belgesel niteliğinde.
Ben o dönemin tanıklarından olduğum için,o kabus gibi zamanları,yeniden yaşıyorum sanki.Anlatılamayacak denli kötüydü.İşkence sahnelerinde ağlıyorum.
Bizler,ne kadar yürekli ve idealist gençlerdik? Bazılarımız,daha bir sivri-atılgandı.Ben yürüyebilseydim? Kesinlikle,eylemcilerden biri olurdum.Deli-dolu,asi,gözü kara kişiliğimle.Ve keskin kalemimle.
GÜNLÜĞÜMDEN -? 1
Günaydın Tutku! BU GÜN PAZAR BENİ GÜNEŞE ÇIKARDILAR Demiş Nazım HİKMET. Evet, bugün Pazar.Ve dışarıda harika bir bahar havası var. Şimdilik, işe gidip gelirken,açık havanın tadını çıkarabiliyorum. Bu gün Yağmur'la yavaş yavaş yürüdük, Alanyum'a gelirken. İçimdeki o, kıpır kıpır, özgür ruhlu Nİ
m gibi. Sanırım, dışarıda çalışırken, daha iyi olurL, 'AH DENİZ KIYISINDA GEZSEM.' dye haykırdı. Ama çalışmam gerek.
Hiç izinsiz, günde oniki saat çalışmam gerekiyor burada. İyi satış olsa, hiç önemli değil. Geceden beri dua edip duruyorum, bu gün iyi satış yapayım diye.
Az sonra, burası çok kalabalık olur. Ama insanların parası yok bu dönemde. Onlarda olmayınca, bende kazanamıyorum. Herkes beni. Yazın çok rahatlayacağız. Hem yazın 18- 24 arası çalışacağım. Gündüz aşırı sıcakta durulmaz.
Çalışırken, insanları seyretmek, güzel ve eğlenceli. Alanya, sanki aşkın-sevginin kenti. Hemen hemen ve her yaştan çiftler hep elele, sarmaş dolaş. Dilerim, sonsuza dek öyle olurlar. Tüm dünyanın insanlarını görmek mümkün burada. Özellikle yazın. Boy boy çocuklar, minik bebekler.
GÜNLÜĞÜMDEN – 13
Merhaba sevgili Tutku! Seninle, farklı bir ortamda söyleşiyorum. Bilgisayar masamı ve bilgisayarımı, Halil’in odasına taşıdık.
Halil, gece üzerini örtmüyor. Havalar da serinlediği için, hastalanıyor. Şerife de onu yanında yatırıyor. Ben de, akülü arabamla,hareket güçlüğü yaşıyordum odamda. Şerife dün gece odalarda düzenlemeler yaptı ve benim çalışma odam olmasını sağladı.
Tüm yönlerden, çok iyi oldu. Yatak odam genişledi, güzelleşti. Her iki oda da, hareket etme olanaklarım arttı. Bilgisayar masamı, pencerenin önüne koyduk. Aydınlık ve yeşilliklere bakıyor. Gökyüzünü daha çok görüyorum. Ağaçlara, çalılıklara baktıkça, içim açılıyor. Yağmur, ne güzel seyredilir bu pencere önünde?
Ayrıca: Bu oda, daha korunaklı, sıcak. Nedense? Bilgisayarın başındayken, bacaklarım buz gibi oluyor. Zaten hep üşür benim bacaklarım. Ama bilgisayar başında, gerçekten buz gibi oluyor. Sanırım, hareketsiz kaldığı için.
Yarın, Anar’ın stüdyosuna gideceğim. Takı dizayn çalışmalarına başlıyorum artık.Renklerle ve biçimlerle oynamak, ayrı bir keyif olacak benim için. Tabii bir de farklı üretimde bulunmak. Yaptığım işten, maddi gelir elde edeceğimi bilmek, heyecanlandırıcı. Anar’la iyi bir ikili olacağız, iş konusunda.Dostluğumuz da, çok güzel.
GÜNLÜĞÜMDEN -?
Merhaba sevgili Tutku! Aslında, seninle dün de söyleşmiştik. Ama bu lap top yeni olduğu için, henüz tam kavrayamadığımdan, yazıyı nereye kaydettiğimi bulamadım. Olsun, hatalar yaparak-deneyerek öğreniliyor herşey.
• Biliyor musun Tutku? Hayatımda iki büyük devrim aynı anda oldu. Ben artık profosyonel olarak çalışıyorum. 16 Ocakta Alanyumda işe başladım. Yıllarca, hep başkaları için bir anlamda zorunlu olarak, gönüllü çalıştım. Şimdi para kazanıyorum.
Anar'la birlikte, özel bir seramikten, takılar üretiyoruz ve standımda sergileyip, satışa sunuyoruz. İnsanlarla iletişimim iyi olduğundan, ben satış bölümündeyim.
Bir aydır işler çok durgun. Bu ay sonunda,dışarıda çalışmaya başlayacağım. Sezon açılıyor. Turistler gelmeye başladı bile. En kısa sürede, İngilizcemi geliştirmek ve biraz Almanca öğrenmek zorundayım. Yeni bilgisayarımı tam kullanmayı öğreneyim. Yabancı dil işim kolaylaşır.
Beni burada çok seviyorlar. Hiçbir biçimde yadırgamadılar, dışlanmadım. Her sorunumda, destek ve yardım görüyorum. Ben zaten uyumluyumdur. Pozitif enerjim, çabalarım, çok olumlu etki yapıyor. Normal bir ortamda, normal insanlarla. Hem de, Alanya'nın en büyük alışveriş ve eğlence merkezinde çalışmak, çok anlamlı.
GÜNLÜĞÜMDEN – 16
Şu an akşam sevgili Tutku. Yemeğimizi yedik. B.sayar masamın solunda, elektrikli soba var. En düşük dereceye ayarladım.Hava soğuk. Türkiye’nin diğer yerlerine göre, çok iyi. Ama yine de ısıtmak gerekiyor odayı. Çünkü ben kolay hastalanıyorum. Dikkat etmeye çalışıyorum.
Dün hastaneye gittim. Hem ilacımın yazılması gerekiyordu. Hem de, sol göğsümde bir ağrı var. 19 yaşımdan beri yaşıyorum bu ağrıyı, üzülüp-sıkıldığım-çok sinirlendiğim zamanlarda artıyordu. Birçok kez, E. K. G. Çekildi, bir şey çıkmadı. Son bir haftada çoğaldı ve nefes daralması yapmaya başladı. Oysa hayatımda her şey yolunda. Çok üzülmüyorum – sıkılmıyorum. Mutluyum. Evet, gerçekten mutluyum. İstediğim hayatı yaşıyorum. Ama bu ağrı neden oluyor bilmiyorum?
Ailemde kanser olayları var. Bu, beni tedirgin ediyor. Ama kanser ağrı yapmaz ve göğsümü kendim kontrol ettiğimde, hiçbir şey gelmedi elime. Dün göğüs hastalıkları doktoru, akciğer filmimi istedi. Hemen çektirdik ve ciğerlerim temiz çıktı. Adele ağrısı olabilir dedi doktor. İki ilaç verdi. Kullanmaya başladım. Şu anda da, biraz zorlayan bir ağrı var sol yanımda. Sanırım, kalbim beni taşıyamıyor ve yıllardır isyan ediyor. Çok yüklendi hayat ona. Gittiği yere dek Tutku. Bu günlere gelmek, bir mucize. Yalnızca benim inandığım gerçekleştirdiğim,olağanüstü bir mucize. Ama bedeli, kalbim olmamalı. Asıl şimdi lazım.
Aman sıkı dur kalbim. Özgürlüğün tadını, yeni çıkartmaya başladık. Daha, çok güzel günler bizi bekliyor. Anar’ın durumu düzelse de, Alanyumda stand açabilsem. Yılbaşı alış verişleri, yavaş yavaş başlamıştır. Bizim bundan yararlanmamız gerek. Tam bu işe girişecekken, Anar’ın sorunları üst üste geldi. Pek kendinde değil. Olanca varlığımla yanındayım. Ama ne kadar yeterliyim bilmiyorum? Onun için dua ediyorum. Dilerim, şu hocalık işi olur. O beklentinin stresi içinde. Stüdyoyu bırakmak durumunda kalacakmış, kirayı karşılayamayacağı için. Ben bunu, asla istemiyorum. Oranın, Anar için ne anlama geldiğini biliyorum. Tek sözcükle,sığınağıydı. Tanrıydı o, orada. Yarattığı – ürettiği, dilediğinde kaçtığı –eğlendiği –mutlu olduğu bir yerdi. Ben de orada çok mutlu oldum. Allahım ne olur şu bilgisayarları bir bulunsaydı. O bilgisayarlardaki programlar ve bilgiler çok önemli.
Ama biz varız, ayaktayız ve birlikteyiz. Stüdyoyu kaybetmesine izin vermeyeceğim. Bu gün telefonda, biraz konuştuk bu konuda. Ama birlikteyken, uzun-uzun konuşmamız ve somut çözümler getirmemiz. Bir yerden, işe başlamamız gerekiyor. Ne kaybedersek kaybedelim, sonuçta: Yeniden başlayabiliriz, engellenemeyiz. İnsanın en büyük engeli, kendisidir.
GÜNLÜĞÜMDEN – 16?
Merhaba Tutku! İçim bir tuhaf. Gözlerimi zorluyor, akmak için yaşlar. Tutuyorum.
Son bir haftadır bana yaşatılanlar yüzünden, toparlanamadım daha. Düşünüyorum da, inanılması güç. Söyleyecek sözüm yok. Kalbimin bir damarı koptu sanki. Evet öyle oldu. O güzelim büyü bozuldu. Herşey, sıradanlaştı. Ama ben o farklı büyüyü, özenle saklayacağım içimde.
Tutamıyorum gözyaşlarımı. Ne kadar aksalar az. İnsanlar, ne kadar acıtıcı olabiliyor? Dedim ya, söyleyecek sözüm yok. Gerçekten, kalbimin bir damarı koptu.
Hastalandırdılar beni. Önce iş sorunu, sonra da, ondan daha kötüsü, şu dayanamayacağım derecede, acıtıcı olay. Başım ağrıyor ve dönüyor. İlaçlarımı, düzenli kullandığım halde, sanırım tansiyonum çıktı.
Psikolojim, tamamen düzelmişti. O da biraz bozuldu. Çünkü, ağlama isteği geliyor. Hüzün ve acı duyuyorum. Seviniyordum. Hayatımda ilk kez, çok uzun bir zaman, bu isteği duymadığıma.
GÜNLÜĞÜMDEN – 17?
Sevgili Tutku merhaba! Hem cevizli sucuk yiyorum, hem de seninle söyleşiyorum. Sabah kahvaltısında, hiç ekmek yemedim. İştahım kesildi. Çok yememem, daha iyi. Şu anda, sık ve az yiyorum.
Tutku, tansiyonum epey yüksek. Üstelik, tedavi görüyorum. Sabah akşam,ilaçlarımı düzenli kullanıyorum. Buna karşın, 17,10 belki daha yüksek. Çok rahatsızlık veriyor. Bitkinlik, yorgunluk, her şeye isteksizlik. Fena baş dönmeleri, nefes almakta zorlanma, sol göğsümde baskı ve ağrı. Ağrı sırtıma da vuruyor. Enseme ve başımın çeşitli bölgelerine girip çıkan ağrılar.
Hele iki gün önce, özellikle başmda, tuhaf bir baskı, kulaklarımda tıkanmalar. Yatmak isteyecek kadar bir halsizlik ve diğer belirtiler vardı. Yalnızdım. Sakin davrandım. Kendimi yormadım.Yapabileceğim başka şey yoktu zaten. Ama günlerdir sürüyor, rahatsızlıklarım. Hastaneye gitmem gerek. Ters bir zamana geldi. Bu gün 23 Nisan ve hafta sonu.
Sonunda beni hasta ettiler. Stand dı-masaydı, otobüs tü,olurdu-olmazdı. Yok sen o cümleyi nasıl söylersin? Ivır dı-zıvır dı. O beni nasıl yanlış anlar? İnanamıyorum, öyley di-şöyley di derken. Bana keçileri kaçırttılar. Evet, gerçekten keçileri kaçırttılar. Çok sıkıldım. Günlerce ağladım. Sonuç: Hastalanma. O, çok ağlamalarım sırasında, tansiyonum yüzünden ölebilirdim. Şu, zekasından iyice kuşkulandığım, kalem müdürüne gıcıklığım olmasaydı? Ölmek umurumda bile olmazdı. Ama ona gıcık olduğum için, direndim ve dayandım. İlk olanakta da, hastaneye gideceğim. İyileşirim.
Her zamanki gibi, zafer benim Tutku. Pazartesi günü, işe başlıyorum. Hem de, engelli otobüsü, gelip alacak. Akşam taksiyle döneceğim. Akşam saatlerimiz uyuşmadı. Allah büyük be Tutku’cuğum. Elbette bir kolaylığı olur. Taksiyle döneceğim için, büyük akülü sandalyemi Belediyede bırakacağım ve şarja takacağım. Eve, manuel sandalyemle gelip gitmek zorundayım. Akülü sandalyeme orada bineceğim.
GÜNLÜĞÜMDEN – 18
Az önce okuduğum bir haberle gülümsüyorum sevgili Tutku.80 yaşındaki bir nine, sevdiği adama kaçmış. İyi de etmiş vallahi. AŞK Ne güzel bir şey? Bence mucize. Tanrının nefesi. Hep onu istiyoruz. Tüm dünya bizim olsa da, aşksız anlamı olmuyor hiçbir şeyin.
Tanrı bilerek, bir bütünün parçaları olarak yarattı, kadın ve erkeği. Koşup duruyor, iki cins te birbirinin peşinden. NAZIM ne demiş? “BİR ELMANIN YARISI SEN/YARISI BEN.
AŞK Tanrı’nın kendisi. Çünkü aşk, hem yaratıcı, hem de yok edici. Yıllar önce bir adam bana,” sen aşkın kızısın.” Demişti. Evet doğru. AŞKIN KIZIYIM. Ama annem’le babamın, AŞK çocuğu değilim. AŞK ÇOCUĞU olmak isterdim. Anne-babam evli olmasalar ve ben yasa dışı bile olsaydım. Aşk çocuğu olmayı yeğlerdim. Gereken yapılmış ve ben legal doğmuşum. Her ne kadar kendim illegal olsam da.
Helal olsun, 80’lik nineme. Olanağım olsa da, gidip elini öpsem. Evleneceklermiş, kaçtığı adamla. Gelinlik giyer mi? Giysin be. Ne güzel olur. LAVİNYA çiçeği verirdim eline. Sonsuz aşk çiçeği.
AŞK potansiyel bir güç. Harekete geçti mi? Önünde durulamayan. Ya da çaresiz kalınca, gözünü kırpmadan ölüme götüren.
G Ü N L Ü Ğ Ü M D E N – 18?
Merhaba Tutku’cuk! Benim, havalar iyice ısınıncaya değin, vazgeçemediğim tutkularımdan birisi: Çikolatadır. Hem de, bitter çikolata. Hele onun bir de, Antep fıstıklısı var ki…Az önce, birtane yedim. Genelde, çikolata yediğimde, sade bitteri yeğlerim. Yazarken, bir şeyler yeme gereksinimi duyuyorum. Sanki beynim ve tüm bedenim istiyor. Damağımda o harika tadı hissetmek, yavaş yavaş eritmek, süper güzel bir duygu. Yazın da, dondurmaya bayılıyorum.
Yine bir terslik, engel çıkmazsa? Yarın yeni işime başlıyorum Tutku. İş aynı da, ortam değişik olacak. Çalışmalıyım,bunu çok istiyorum. Kendi hayatımı kazanmak, onurumla, başım dimdik ayakta durmak, çok güzel. Bakalım, çalışacağım yerden, denizi görebilecek miyim? Şimdilik en önemlisi: Çalışabilecek miyim? O kadar üzdüler ve zaman kaybettirdiler ki…Artık, yine bir şey çıkar mı? Diye, kaygıyla bekliyorum. Ooofff, daraldım yine.
Gidip yatak odamdan yeleğimi alıp giydim. Şimdi bulunduğum çalışma odamda da, bacaklarıma örttüğüm polarım vardı. Karfur’dan almıştım. Yumuşacık, sıcacık. Onu da örttüm. Ayaklarım üşümüştü. Şimdi ısındım. Kendimi korumam gerekli.
Anneciğim: “ BİR BARDAK SUYUNU ALABİLDİĞİNİ GÖRSEM. “ Derdi. İşte anneciğim görüyorsun. Suyumu da alıyorum,yemeğimi de. Ve buzdolabından, istediğim her şeyi. Bir tek, yere düşenleri alamıyorum. O da, çok sorun olmuyor. İstanbulda, kaldığım kuruma, beni görmeye bir
Geldiğinde: “ BENİM KIZIM MASADA YEMEK YİYOR, HEM DE ÇORBA İÇİYOR.”Diye ağlamıştın. Şimdi, neler-neler yaptığımı? biliyorsun
G Ü N L Ü Ğ Ü M D E N – 19?
Tutku’cuğum merhaba! Öyle mutluyum ki…Dün işime başladım. Epey bir savaşım verdiğim engelli otobüsü, ta evimin kapısına dek geldi. Bir prenses edasıyla, sessizce bindim. Yerime geçtim. İçimden: ZAFER! ! ! Diye haykırıyordum oysa. Ama, küçük bir gülüş vardı dudaklarımda yalnızca.
O kadar kolay ki o otobüsle bir yere gitmek, inip-binmek. Mesai saatleri uymadığı için, yalnızca; giderken kullanabileceğim. Olsun. O bile, birçok yönden iyi.
Kurulduğum yerden dışarıyı seyrederken: Aman tanrım! DENİZİ GÖRDÜM. Gözlerime yaşlar doldu. Ah, nasıl? Nasıl özlemişim? Kokusunu çektim içime. Aylardır görmemiştim. Evimden, dağ görünüyor ve benim içime sıkıntı çöküyor. İlk olanakta, denize yakın yere taşınacağım.
Çalıştığım yer de, denize çok yakın. Birkaç kez, kaçtım deniz annemin yanına. Zaten, başımı sağa çevirdiğimde görüyordum.
Şimdilik, 19,30’a dek çalışma izni veriliyormuş. Malzemelerimizi, depoya koyduruyorlar. Haftada 4 gün çalıştırıyorlar. Her gün olsaydı iyiydi. Mayıs’tan sonra,24’e dek çalışacağız. Sezon henüz başlamamış. Kimse yoktu pek. Satışım olmadı. Buna hazırlıklıydım. Sonraki günler, iyi olsun diyelim.




-
Mehmet Tekeci
-
Baki Yiğit
Tüm YorumlarYaklaşık üç yıldır tanıyorum kendisini...
tam bir insan evet tam bir insan.
her hücresi sevgiyle yaratılmış sevgi abidesi muhteşem bir yürek...
umudu görmek isterseniz, Nilgün Acara bakınız.
sevgiyi görmek isterseniz yine ona bakınız.
bir insan nasıl olmalı diye dşünüyorsanı ...
Seni merak ediyordum. Şiirde ustalaşmışsın; kutluyorum.