Kal deseydin bir kez
ömür boyu beklerdim
tutunacak dalım olurdu
ve bir sebebim
boşluklara düşmememek için
duygusal depremlere
Günaydın can ortağım
bu gün tüm doğa mutluluğa durmuş
gülüşlerine örnek
çiçeklerin yürek çırpınışlarını duyuyor musun renk renk
bu senin gün can ortağım
kahve gözlerine güneş dolmuş
Burada bütün mevsimler hep rüzgar
filizkıran dalkıran yürekkıran
ıssızlığın ortasında çırılçıplak bir yalnızlık
sıradağların karlı doruklarında yanan
burada bütün mevsimler hep acı
GÜNLÜĞÜMDEN – 17
Sana harika haberlerim var, sevgili Tutku. Dün, sanki bir rüyadaydım. Hala heyecanım geçmedi, inanamıyorum.
Sırayla anlatayım: Bir süre önce, Anar’la Alanyum müdürüyle görüşmüştük. Ürettiğimiz takıları orada satışa sunmak için, yer istemiştik. Hemen ertesi günü yanıt geldi. Sadece 1 hafta ücretsiz olacaktı. Sonra kira ödeyecektim.
Ben hiç vazgeçer miyim? Kaymakam Hulusi beye mail attım. Bir sorunum, sıkıntım olunca, mail atmamı söylemişti. Ben de, durumumu anlattım. Alanyum’la görüşülmüş hemen. Ve bana mail’la bildirdi kaymakam bey. Çok sevindim.
İki gün önce, Belediye başkanıyla telefonda konuşmak ve randevu almak istedim. Telefonumdaki kayıtlı numara, direk başkanın değil miymiş? Ben karşıma, sekreter çıkacak sanırken, Hasan beyin sesi doldu kulağıma. Gerçekten çok şaşırdım. Ama belli etmedim. Sakin bir biçimde, randevu istedim. “ Bu gün çok yoğunum, yarın gelmeden önce arayın.” Dedi. Telefonu kapattığımda, derin bir soluk aldım. Belediye başkanının direk cep telefonu numarasını bana kim? Ne zaman vermişti? Hiç anımsayamıyorum. Bilmeden aramıştım. Kendime olan özgüvenim, her yerde çok işime yarıyor.
Dün yeniden aradım başkanı. Saat 15’te gelin dedi. Anar ve taksici Mustafa beyle, apartmandan çıktığımız anda, Alanyum’dan aradılar. Kaymaklamlığın araya girmesi, çok işe yaramış. Beni,görüşmeye çağırıyorlardı. İçimden, “ Aman tanrım! Mucizeler üst üste oluyor, yaşasııınn.” Diye sevinç çığlıkları attım. “Şimdi belediye başkanıyla randevum var. Oradan çıkınca gelirim.” Dedim. “ Tamam Nilgün hanım.” Yanıtını aldım.
DÜŞ RENGİ
Düş rengine boyuyorum her şeyi
ve
gözlerimden süzülüyor
bir çift düş
T U N C A Y
Arkadaşlarla söyleşirken, çok güzel ve doğru fikirler alabiliyorum. Anar’la, İstanbul’dan ve geldiğim Rehabilitasyon Merkez’inden sözederken. “ Sen onların içinden geldin. Her şey yazıldı, anlatıldı. Ama orası, hala kapalı ve bilinmeyen bir dünya. O insanları anlatabilirsin.” Dedi. Evet, o kadar çok malzeme var ki… Diye düşündüm.
Her şeyin ötesinde, bu, benim insanlık görevim ve de borcum. Konuşabiliyorum, düşünebiliyorum, birikimlerim çok fazla, bilincim – farkındalıklarım var. Öyleyse susamam, o dünyayı – insanları içime gömemem. Zaman – zaman, birlikte yolculuklar yapacağız.
Evet.Tuncay’dan başlamak istedim. Çünkü, onun hastalığı, dünyayı bilmem ama ülkemizde yaygın bir sorunun sonucu. AKRABA EVLİLİĞİ. Sadece Tuncay da değil, birçok insanda tanık oldum buna.
Olcay ve Tuncay kardeşler. İkisinde de kas erimesi ve spasite var. Konuşamıyorlar. Olcay: Fiziksel olarak biraz daha iyi. Merkeze ilk geldiklerinde, Olcay yemeğini yiyebiliyor, bazı şeyleri yapabiliyordu. Gittikçe gerilemeye başladı. Çünkü bu hastalık ilerleyici ve bildiğim kadarıyla, tedavisi yok.
Tuncay ağabeyinden, çok daha zor durumda. Hiç oturamıyor. İncecik bedeni 12 – 13 yaşında gösteriyor. Oysa, 20’li yaşlarında. Güzel bir yüzü var. Hep gülümsüyor. Hayata küsmemiş. İnatla tutunuyor. Israrla, atölyede – bizim yanımızda olmak istedi. Ve oldu da.
Ççeğim ıslanırken düşüyorsun aklıma
ve hep deniz oluyorum
gelgitler arasında köpük köpük
kayalara kocaman bir gülüş yazıyorum
başka mevsimlerin bulutu olsan da
yağmur yağmur seni biriktiriyorum
S E V G İ L İ M Ş İ İ R
Şiir sevgilim, deseydim anlam tümüyle değişecekti.Sevgilimi şiir gibi gösterecektim.Şimdi düşündüm de,hiç kimse şiir gibi olmadı hayatımda.Hele sevgili boyutunda,asla.Olabilir mi? Hiç ama hiç sanmıyorum.Sevgilimin kollarına doğdum sanki.Tüm sevgilerimin üzerinde oldu hep.En güzel,en değerli armağanlarımdan birisiydi şiir.Önümde-arkamda,hep etrafımdaydı.Sürekli benimleydi.Hayaller-düşler kuruyordum.İçimden konuşuyordum kendimle,olan ya da olmayan başkalarıyla.Düşünüyordum,duyumsuyordum,sorguluyordum her şeyi ve hayatı.Sözcüklerle oynuyordum.Kimseler bilmiyordu.Bu,benim sırrımdı,gizimdi kimselerle paylaşmadığım-paylaşamadığım.Bana göre olağan-doğal davranışlarım,sözlerim farklıymış.Bilmiyordum ve ama neden? sorusu takılıyordu usuma.Meğer şiir kucaklıyormuş beni.Hep,en az iki taneydim ben.Dış dünyaya-insanlara yansıyan bir yanımdı.Ve içimdeki sonsuzluğa açılan,bir başka ben.İçimdeki sonsuzluk.Tüm büyü,buradaymış,önceleri algılayamadığım.Masalları çok seviyordum.Okuma-yazma bilmeden önce bile,kendimce masallar söylerdim.Şarkılarla-masallarla büyümüştüm,anneannemin-annemin-kuzen ağabeylerimin sayesinde.Yakalarına yapışır,zorla okuturdum,ezbere de bilsem o masalları.Anneannem,bilerek yanlış okurdu.”Ama orası öyle değildi ki…”Diye kızardım bir de üstelik.Herşey,yerli yerinde olmalıydı.Ancak ben değiştirebilirdim istediğimce.Okuma-yazma öğrenince kurtuldular benden.Bense,adım-adım sonsuzluğun kapılarını açıyordum.İlk kez,ders kitaplarında ve çocuk dergilerinde tanıştım şiirle.Ben olsaydım,şurasını şöyle,burasını böyle yazardım diyerek,değiştiriyordum sözcüklerin yerlerini.Bu arada,küçük öyküler,hayalimdeki kişiye,mektuplar yazıyordum.Saklıyordum,kimseye göstermiyordum.Bilmiyorlardı,bir şeyler yazdığımı.Sonra,yırtıp atıyordum onları.Bir gün,kendimce çok kötü bir şiir çıktı karşıma.Ben daha güzel yazabilirim diyerek,ilk şiirimi yazdım.Atmadım onu.Birşey engelliyordu.Artık hep şiir yazıyordum.Bir nehrin damlalarıydılar.Taşıyordum artk,akıp gidiyordum.Sevgilimi-sevdamı keşfetmiştim.Gösterdiğimde,bana inanmadılar.Ama ben yazdım,hep yazdım.İçimde bir çağlayan vardı.Fışkırıyordu,engel tanımıyordu.Ayrıca,bir şiir kitabının olacağını bile bilmiyordum.Dergilerde,ders kitaplarında olur hep şiirler sanıyordum.Bir gün,babamın bir arkadaşının şiir kitabı geldi postayla.Bu bir dönüm noktasıydı.Nehrimin akış debisi farklılaşmıştı,bilince kavuşmuştu.Şiir kitapları istiyordum artık,çevremdeki herkesten.Tüm konularda,ne bulursam? okuyordum.Kitaplığım oluşmuştu ve şiirlerim dergilerde-gazetelerde çıkıyordu artık.Kitaplığımın karşısına geçip,düşler kuruyordum.”Bir gün,benim de kitabım olacak bunların arasında diyordum.”OL DEDİM OLDU.Elbette bu kadar kolay değildi.Ama gerçek bir aşk uğruna,nelere katlanılmaz ki? Dedim ya,sevgilimin kucağına doğmuştum.Koruyucu,kurtarıcı meleğimdi.Bir dizi savaşım,özveriden sonra,ilk kitabımı çıkartmayı başarmıştım.Kitaplar eve-önüme geldiğinde,”Bunlar benim mi? ”diye çığlıklar atmıştım,kitaplara sımsıkı sarılarak.Annem ve arkadaşlarım,oda kapısında durmuş,gülerek beni seyrediyorlardı.Ah hele bir de,onları imzalayıp,başkalarına verirken ki sevincim-gururum,nasıl anlatılabilir? Ben,yazmak için doğmuşum.Önceleri,bunun bilincinde olmasam da.Taa iliklerime,DNA hücrelerime işlenmiş bir aşk bu.Öyle ki,Bana sözde sevgi-aşk ilan edenlere.”Ben hiç kimseyi yazmaktan,şiirden daha çok sevemem.Hep ikinci planda kalırsın.”diyecek cesaretim vardı.Öyle de oldu gerçekten.Yazmazsam,yazamazsam kendimi azalmış,mutsuzlaşmış duyumsuyorum.Çok iyi biliyorum ki,sevgilim-sevdam,son soluğuma dek beni bırakmayacak.Masanın başında-yazarken,bir sözcüğü-tümceyi tamamlamaya çalışırken,ölmek isterim.Sevgilimle elele,kucak kucağa.Bir sonraki serüvenimde sürdürürüm,yarım kalan işimi.
Nilgün Acar
08. 06.2008
Merhaba! Yeni iki-üç şiirimin dışında,hemen tüm kitaplaşmış ve kitaplaşmamış şiirlerimi:Antolojideki sayfama yükledim.Sonbahar ya da kışa,yeni kitap çıkartmayı planlıyorum.Sayfamda hazır bulunsun istedim.Oradan C.D.'ye çekmek,kolay olur.Şiirlerimin altına,özellikle tarih koyuyorum.Eski şiirlerimin üzerinde,hiç düzeltme yapmadım.Hatalarıyla,eksiklikleriyle öylece kalsınlar.Yürüdüğüm yolları,bana göstersinler istedim.Şiirlerime görüş bildiren,beğenen,eleştiren herkese,sonsuz teşekkürler.Ayrı ayrı hepinize yazma olanağım ve zamanım yok.Beni gerçekten çok mutlu ediyorsunuz.Bir şair,okunmaktan başka ne ister? Sonsuz teşekkürlerimi yineliyorum.Işık ve sevgiler.Nilgün ACAR 21.06.2007
GÜNLÜĞÜMDEN – 20
Kendime ve tüm kainata güzellikler dileyerek başlıyorum söyleşime seninle. Sevgili Tutku. Birkaç gündür hastayım ve tüm yönlerden çok yorgunum.
Hem iyileşmeye, hem sorunları çözümlemeye, hem de olayları kötü yöne akıtmamaya, güçlü-sağlam ayakta kalmaya çalışıyorum. Zaman-zaman, gereksiz ve çok-çok anlamsız fırtınaların ortasında buluyorum kendimi. Ama o fırtınaları yaratanlar, Nil’in ne kadar güçlü, sağlam, kararlı bir yapıda olduğunu bilmiyorlar.
Tabi ki atlıyorum, atlamak zorundayım bu fırtınaları. Gülüyorum ancak. Zaten, sadece gülünür. Bazen, tek taraflı iyi niyet, sabır yetmiyor. Tutku, Şerife’yle güzel bir biçimde ayrılmayı istedim hep ve hala istiyorum. Birşey bitmişse, bitmiştir. Kavganın, saçma tartışmaların anlamı ve hiç gereği yok. İki yetişkin, uygar insan gibi uzlaşırsın. Hadi uzlaşmayı bırak, güzellikle uzaklaşırsın.
Of Tutku of yoruldum. Bir de hasta olmasam. Geçecek bu günler biliyorum. Şerife’yle güzel ayrılır, güzel kalırız dilerim. Arkadaş-dost olarak, görüşürüz. Ben böyle istiyorum. Şu iki günlük dünya da, paylaşmayacak bir şey
yok ki. Arkasından işler çevirdiğimi sanıyor. Ama Allah şahidimdir ki, öyle değil.
Yaklaşık üç yıldır tanıyorum kendisini...
tam bir insan evet tam bir insan.
her hücresi sevgiyle yaratılmış sevgi abidesi muhteşem bir yürek...
umudu görmek isterseniz, Nilgün Acara bakınız.
sevgiyi görmek isterseniz yine ona bakınız.
bir insan nasıl olmalı diye dşünüyorsanı ...
Seni merak ediyordum. Şiirde ustalaşmışsın; kutluyorum.