Arzu eden değil arzu ettirilendir pek çokları bu devirde. İçinde bulunduğumuz yapı arzuları bile hormonlu hale getirdi. Aklınızın ucundan bile geçmeyecek bir eylemi gerçekleştirmenizi isteyenler, sizin öncelikle o eylemi arzulamanızı sağlarlar.
Gül tohumunu çorak toprağa ekerseniz o asla filizlenmeyecektir. İçindeki potansiyeli asla dışarı çıkaramayacaktır. İşte yeryüzünde bazı beldeler de gençler için çorak toprak moduna girmiş durumdadır. Uzun lafın kısası bir yerlerde birileri doğmadan ölüyor, yaşamadan geçip gidiyor..
Filozofun yalnızlığı, bilim insanlarıyla sanatçıların yalıtılmışlığı, tarihçilerle yargıçların tarafsızlığı, gazetecilerle televizyoncuların bağımsızlığı önemlidir. Bu onları siyasetle karşı karşıya getirir. Siyaset ortak kanılar ister. Yukarıdakiler toplumsallaşamaz.
Diğerini engellememek yeterli değildir. Diğerinin kendini gerçekleştirmesinde yardımcı olmak, ortamı buna elverişli hale getirmek de gereklidir. İnsanın kendi özgürlüğünü gerçekleştirebilmesi ancak diğerinin özgürlüğüne katkıda bulunması ile, buna olanak sağlaması ile mümkündür. İnsanların özgürlüklerini gerçekleştirebilmelerinde kader birliği esastır. (Immanuel Kant)
Neşe ile hüzün birbirine giriyordu gündüzün dolambaçlı yollarında. Gece çöktüğünde ise büsbütün dağılıyordum. Boş ver diyordum zayıf, bitap düşmüş ruhuma. Yarın veya öbür gün bir şekilde semireceğime, tıka basa dolacağıma inanıyordum. Renkli dünyalarda karşıma çıkan farklı simalarda kendimi yeniden bulacağımı düşlerken kayboluyordum. Kaybolmaktan korkarken kaybolup gidiyordu oysa zerrelerim. Beni bana bırakmıyordu hayat dedikleri sevgilim. Bir başkası olup çıkıyordum farkına varamadan. Değişik sesler işitiyordum. Değişik kokular geliyordu burnuma. Her birinde ayrı bir derinlik, ayrı bir sıcaklık, ayrı bir coşku vardı insanların.... Onlarla düşüp kalkarken sendeliyordu ruhum. Kabına sığmıyor, taşıyordu arzularım. Gidenlere üzülüyor, gelenlerle avunuyordum. Zaman yavaş da olsa öğretiyordu yeni günün bir şey getirmeyeceğini aslında. Gelen de giden de ben oluyordum. Satırlara akan mürekkebin acı olduğunu biliyordum en az denizin o tuzlu suyu kadar. Ne görürsem onu veriyordum dünyaya. Öfkeyi tutan, biriktiren ruhların ortasında çiçek gibi açmayı umuyordum. Kendisiyle savaşması ne zor insanın! Her sitem, her çığlık kendi içindeki devasa, ıssız mağaranın derinliklerine çarpıp geri dönermiş meğer. Bu gözler nereye baksa, dünya neler sunsa benden çıkıyormuş yanardağ misali.
Kapitalizmi yıkıcı kılan akıl dışı büyüme zorlamasını neyin açığa çıkardığı yanıtsız kalmaktadır. Kapitalizmi kör bir sermaye birikimine zorlayan şey nedir? Burada ölüm akla gelmelidir. Kapitalizm ölüm olumsuzlamasına dayanır. Sermaye mutlak bir kayıp olan ölüme karşı biriktirilmektedir. Üretim ve büyüme zorlamasını meydana getiren ölümdür. Tüm bunlar ölüm dürtüsüne direnme eylemidir. (Byung Chul Han)
***Şüphe mana aleminde çıplak kalmayı göze alabilmektir. Önyargılardan, hurafelerden ya da zanlardan oluşan o elbiseyi üstünden çıkarmayanlar ne kendilerini ne de dünyayı görebilirler.
Arzu eden değil arzu ettirilendir pek çokları bu devirde. İçinde bulunduğumuz yapı arzuları bile hormonlu hale getirdi. Aklınızın ucundan bile geçmeyecek bir eylemi gerçekleştirmenizi isteyenler, sizin öncelikle o eylemi arzulamanızı sağlarlar.
Gül tohumunu çorak toprağa ekerseniz o asla filizlenmeyecektir. İçindeki potansiyeli asla dışarı çıkaramayacaktır. İşte yeryüzünde bazı beldeler de gençler için çorak toprak moduna girmiş durumdadır. Uzun lafın kısası bir yerlerde birileri doğmadan ölüyor, yaşamadan geçip gidiyor..
Bir kötülüğü binlerce iyilikle örtemezsiniz. Tıpkı Zevklerin binlercesinin bir acıyı telafi edememesi gibi. (Arthur Schopenhauer)
Filozofun yalnızlığı, bilim insanlarıyla sanatçıların yalıtılmışlığı, tarihçilerle yargıçların tarafsızlığı, gazetecilerle televizyoncuların bağımsızlığı önemlidir. Bu onları siyasetle karşı karşıya getirir. Siyaset ortak kanılar ister. Yukarıdakiler toplumsallaşamaz.
Bin yıl önce insanlar zorla çalıştırılıyordu. Şimdi insanlar yükümlülük kisvesi altında zorla çalıştırılmaktadır.
Diğerini engellememek yeterli değildir. Diğerinin kendini gerçekleştirmesinde yardımcı olmak, ortamı buna elverişli hale getirmek de gereklidir. İnsanın kendi özgürlüğünü gerçekleştirebilmesi ancak diğerinin özgürlüğüne katkıda bulunması ile, buna olanak sağlaması ile mümkündür. İnsanların özgürlüklerini gerçekleştirebilmelerinde kader birliği esastır. (Immanuel Kant)
Neoliberal sistemde tatil, insanın özünü gürleştireceği, kendini geliştireceği bir süreç değil, yakıt ikmali yaptığı bir süreç olarak algılanır.
Neşe ile hüzün birbirine giriyordu gündüzün dolambaçlı yollarında. Gece çöktüğünde ise büsbütün dağılıyordum. Boş ver diyordum zayıf, bitap düşmüş ruhuma. Yarın veya öbür gün bir şekilde semireceğime, tıka basa dolacağıma inanıyordum. Renkli dünyalarda karşıma çıkan farklı simalarda kendimi yeniden bulacağımı düşlerken kayboluyordum. Kaybolmaktan korkarken kaybolup gidiyordu oysa zerrelerim. Beni bana bırakmıyordu hayat dedikleri sevgilim. Bir başkası olup çıkıyordum farkına varamadan. Değişik sesler işitiyordum. Değişik kokular geliyordu burnuma. Her birinde ayrı bir derinlik, ayrı bir sıcaklık, ayrı bir coşku vardı insanların.... Onlarla düşüp kalkarken sendeliyordu ruhum. Kabına sığmıyor, taşıyordu arzularım. Gidenlere üzülüyor, gelenlerle avunuyordum. Zaman yavaş da olsa öğretiyordu yeni günün bir şey getirmeyeceğini aslında. Gelen de giden de ben oluyordum. Satırlara akan mürekkebin acı olduğunu biliyordum en az denizin o tuzlu suyu kadar. Ne görürsem onu veriyordum dünyaya. Öfkeyi tutan, biriktiren ruhların ortasında çiçek gibi açmayı umuyordum. Kendisiyle savaşması ne zor insanın! Her sitem, her çığlık kendi içindeki devasa, ıssız mağaranın derinliklerine çarpıp geri dönermiş meğer. Bu gözler nereye baksa, dünya neler sunsa benden çıkıyormuş yanardağ misali.
Kapitalizmi yıkıcı kılan akıl dışı büyüme zorlamasını neyin açığa çıkardığı yanıtsız kalmaktadır. Kapitalizmi kör bir sermaye birikimine zorlayan şey nedir? Burada ölüm akla gelmelidir. Kapitalizm ölüm olumsuzlamasına dayanır. Sermaye mutlak bir kayıp olan ölüme karşı biriktirilmektedir. Üretim ve büyüme zorlamasını meydana getiren ölümdür. Tüm bunlar ölüm dürtüsüne direnme eylemidir. (Byung Chul Han)
***Şüphe mana aleminde çıplak kalmayı göze alabilmektir. Önyargılardan, hurafelerden ya da zanlardan oluşan o elbiseyi üstünden çıkarmayanlar ne kendilerini ne de dünyayı görebilirler.