Düşünüyorsan hep aynı kadını,
Ve sayıklıyorsan hep onun adını...
Kimle otursan,
Dönüyorsa hep aynı konu,
Nereye gitsen,
Arıyorsa gözlerin hep onu, hep onu...
Daha dün izledik bir film gibi,
Bütün sahneler gözlerimizin önünde,
O kadar gerçek, o kadar sıcak ve tazeler:
Gördük, söz dinlemedi akıllı füzeler,
Delik deşik oteller, evler, saraylar, damlar,
Ey kara yemişli,
Madem suskunsun, konuşmuyorsun,
Belki de küssün.
Öyleyse beni dinle.
Yatak olsun yaprakların altımıza,
Dök de kucak kucak,
İki dirhem, bir çekirdek,
Akça pakça on yaşında bir erkek.
Yeni doğmuş süt danası gibi,
Yaladı dondurmasını ürkek ürkek.
Ekşidikçe yüzü,
Büzüştü kızıl dudakları.
Ben daha çocuğum,
Sormayın bana hesap.
Ne sorunu tanırım,
Ne sonucundan utanırım.
Problemi içinden çıkılmaz edene,
F“Eller yukarı!” dedi haşin bir ses,
Kesildi haliyle bendeki son nefes!
Dedektif gibi giderek arka arka,
Turladı bir ağacın etrafını.
Baktım elindeki oyuncak tabanca,
Hoşuma gitmişti ki bu şaka,
Seni yaşıyorum o sahilde,
Gündüz gece,
Olmasan da yanımda,
Seninle dopdoluyum
Sahildeki kumlar gibi öylece.
Yüreğimde bir çekirdek
Oynar kıpır kıpır,
Çekirdekte ne sırlar saklıdır,
Yüreğimde ne sevdalar...
Düşmüş bir kere toprağa tohum,
Neredesin sen ey güzelim Porsuk!
Hani içilesi suyunda,
Kuğular gibi gezinen kayıklar?
Hani kemer köprülerinden sarkan maşuklar,
Ve gölgeleri ışıltılı suyunda öpüşen âşıklar?
Nerede oltayı koparan o dev balıklar,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!