Aferin oğlum,
Annene verdiğin sözü tuttun,
Bırakmadın köyde babanı bir başına!
Fakat almadı aklım,
Onu kökünden sökülmüş ağaç gibi,
Nasıl sürükleyip getirdin,
Susar biri,
Kuru sıkı atar diğeri.
Konuşan susmaz,
Susan dinlemez.
İster ikisi de ama vermez karşısındakine hak.
Sürer gider bu monolog böyle.
Yârab,
Yaşlı Asya’da
Taşlar oynadı yerinden,
Durulmuyor sular,
Hep dayak yiyor Arap,
Gık etmiyor,
Son erek değil cumhuriyet,
Âşkla bağlıdır demokrasiye,
Medenî her millet.
Lafla olunmaz demokrat,
Güce değil,
Hak hukuka inanacak tek.
Kim demiş sana yaşlısın diye,
Hangi genç anne,
Çocukları her zenginliği,
Doya doya yaşasın diye,
Uyarak ilk günkü tempoya,
Döner bir o yörüngede,
Yurdumun nazlı gelin kızı,
Güzel Marmara’m.
Eteklerin zil çalardı her gece,
Denizde, sahilde, parkta, bahçede…
On yedi Ağustosta, bu gece,
Neden tez bitti eğlence!
Boş bu saatten sonra,
Guguk kuşum,
Bunca sitem,
Bunca şikayet.
Hiç yaşlanır mıydı,
Muhteşem dediğin o aşk,
Kör değildi,
Yıllar önce bu gönül.
Görürdü başını çevirmeden,
Bakmaya doyamadığı yüzü…
Ve değildi sağır,
Paylama şairim, paylama,
Varsın farklı olsun huyumuz.
Sen hırçın dalga,
Ben sakin, durgun derya…
Nihayetinde ikimiz de suyuz.
İşte ortak payda! ..
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!