-sükût altın
baraj kapakları açılırsa bir kez
toplanmaz gerisin geriye su
gökyüzüne kazınır söz
- Tevfik Fikret’in anısına
yaradılışa yolculuktu gidip geldiğim
sorular sordum:
ruh üşümeleri sorgulandı dün gece
eksilirken
öyle doluyorum ki yapayalnızlıkla
kalabalıklaşıyoruz birden
ağır çeken bir terazi asıyorum boşluğa
denge bir o yana
hüzünlü fırtınalar ektik
yönümüzü yitirip karanlığa doğru
hırçındık
kâh güldük
kâh ölürcesine sustuk
tarih kadar eskiydi
gelen gün kadar taze
“gönlüme sorsan, doğmadı bile” demişti
taze bir cinayetti oysa gördüğü ellerinde
kadın efsane öldürdü
- Adana, Bürücek yaylasına...
yaylalara çıkardık bir zamanlar
büyümeye doğru dalgalanırken çocuksu
is kokulu titrek alevlerle yanardı lambalar
sabah vakti uğrayan sucular
...acıya var mıydık?
suskundum ben
sendin isteyen acıyı
sapladın böğrüne yağlı bir hançercesine
olabildiğince derin
uyanan bir kent
yorgun bir kadın
bedeninde yılların şikâyeti
sefaletti ellerinden akan
bir pula
kırar toprağını mağlup
gökte ekin yeşertirken
nâmağlup gururla
akbaba ile
-“Aşk, seni kendimden dahi korumayı öğretti bana”. – Halil Cibran
vurgununa ak hasat sökümlerinde
ki boğulmayasın kuytularımda
sınırlarımda isterdim seni kuşkusuz
Sevda Kenti'nin Öyküsü’nü dinlemek ister misin?
İstersen son şiirime bir göz at… Sevgilerle.
şiirinizde yorgun ve sarhoş bir yaprak gördüm onu aldım ırgat'a verdim...
bu sitede ender şiir yazanlardansınız..
saygı sevgi