yürüdükçe zaman
gün yakut
gönül lâl sevdalara tutsak
hayli çılgın
kızılımsı
ateşli
soğuk iklim karabiber ağacı kadar mahzundu gölge
alnında şavkıyan unutulmuşlukla
tek kişilik ritmik dansında aşkın
lirik bir destanda erirken suya
ebedi bekleyiş saatlerine özlemi gömüyordu
cehennem kuyusunda
nice güzden geçtim
düşsel baharlara tutunarak
örselendim
yandım
üşüdü kalbim
Miami'de bir tayfun
-yine kadın adı verdiler-
çatılar yerle bir
ağaçlar köklerinden söküldüler
feryat benim feryadımdı rüzgarda savrulan
-bir yıldız uyanır
gülümser gökyüzü…
dalını seven
gözyaşında gizlenen her şey
ikinci tekil şahıs
elinden tutuyorum acıyı bir çocuk gibi
bir ucundan ötekine parkta dolaşıyoruz
oyuncak veriyorum, hediye
bin ışık yakıyorum bebek gözlerine
önce maviye boyayıp evreni
siren sesi var kulaklarımda
gövdemden ayrılıyor ruhum
safra atarcasına bana rağmen
var olmakla ölmek arasında bir yerde
isyansız yürüyorum
baldıranın kurtuluş olsun zifir sulara
yüreğin eşkıya fırdöndü uykulara
vakitsiz bir heyelânda bul kendini
başkaldırmayı unutma
özde gerçeği saklar arkaik öyküler
Bunaldı kadın! ...
Eski yatılı okulun teknik yöneticisi, müzmin bekar, hayata illallah, Tacittin Zübük Efendi gibi çok yakında “YETERİNG LAN! ! ! ! ” diye bağırmak üzeredir…
Aman yanlış anlaşılmasın. Ürktü falan sanmayasınız sakın. Sadece konuşamadığı için dili şişti, o kadar. Dostları tenzih ederek, kendini dünyanın kralı sayan aerodinamik makinelerden; “aman efendim, sepet efendim, saygıdeğer hanımefendi üstadım” diye çığıran müsvedde-i baklava ve asit oranı yüksek yağ efendilerinden; ortaya çıkma cesareti bulamayıp da karanlık gölgelerde yalancı rumuzlar altında dönerci bıçağı ile ahkam kesenlerden; sosyal terapi salonlarında mastürbasyona son hızla devam edenlerden resmen ve ilanen bıktı artık. Bıktı, bıktı, bıktı.…
Sevda Kenti'nin Öyküsü’nü dinlemek ister misin?
İstersen son şiirime bir göz at… Sevgilerle.
şiirinizde yorgun ve sarhoş bir yaprak gördüm onu aldım ırgat'a verdim...
bu sitede ender şiir yazanlardansınız..
saygı sevgi