acıyla kalaylanmış
bakla sofalarında yüreğin
yapısalcı dogmalarla kundaklandık
avazımız pür isyan!
sesim birikti gecenin kenarında
süzgeçten akarcasına şimdi
bilseydim keşke
sıvazlardım yüzünü
dilimi aradım yıllarca
üç günlük seyisliği var
besbelli yaradanın
dar vaktine denk gelmiş
bir çene
aman Allah!
ayakta uyurdu kuşlar
özgür ve mutlu
ayakta ölen doğumluya inat
bedenin icrasında mahpus bir çocuk
kanatlanmayı beklerdi en çok
serçeleri kışala ey oğul!
ağaç buduyorum ben
neme lazım
telef olmasınlar yuvada
büyüktür vebali bakarsın
korkudan sıyrıldığında buluyor kimliğini aşk
ayın yüzünde fî tarihinden kalma
bir gül lekesi kadar duru
şavkıyarak
intihardan uzaklaştığında
kanatsız uçuyor kuşlar
havada tarifsiz bir uğultu
serçeler ruh tellerine abanmış
kırıntıya dönüşüyor yürek içi
onaylanıyor çöl
yorgun kıyılara değen rüzgar
jilet yaralarımı dağlar
şark çıbanları emzirir yüreğim
kah haykırır çığlık çığlığa
kah lal olur susar
(Hoca ile Çekirge – 4.Bölüm)
-ÇEKİRGEEEEE! ! !
-Emret hocam!
-Ne haltlar karıştırdın yine sen?
-Af buyurunuz. Anlayamadım üstad?
neye yarar inci
insana bırakılan
bir hayal olmaktan başka
nasıl da yalnızdır
kırılgan deniz yosunu
Sevda Kenti'nin Öyküsü’nü dinlemek ister misin?
İstersen son şiirime bir göz at… Sevgilerle.
şiirinizde yorgun ve sarhoş bir yaprak gördüm onu aldım ırgat'a verdim...
bu sitede ender şiir yazanlardansınız..
saygı sevgi