ruhuna ziynetler armağan edilmiş bir kadın
cam kırıkları serpilse yoluna ne hisseder?
hazinesi çalınmış yoksul birinden farklı olmalı!
ateşi sımsıkı giyinmek değil mi aşk
yol yol kendimi aradım gül fidanında
gülnihâl peşinde dolandım durdum
gülendâm gönlümün gül bahçesinde
gülistâna yarenlik edip misafir oldum
gülfeşân bir bahar sabahı geldi çattı
“…..yazdıklarınızı göndermek istemiyorsunuz bana öyle mi? İnanmıyorsunuz bana öyleyse. Kafamda yarattığım kadını sarsar mı sandınız? ...”*
Franz Kafka’nın yukarıdaki sözlerini okuduğumda kafam bir hayli karışmıştı. Üzerinde dakikalarca düşündüm. Öylesine düşündüm ki, uzunca bir süre başka bir konuya yoğunlaşamadım.
Her yazar veya yazı üreten kişinin hayalinde az da olsa Kafka veya O’nun ayarında bir yazara benzemek yatar. Çoğumuz aralıksız yazarak bu hayale ulaşmaya çalışırız. Benim büyük hayalim ise farklı bir Milena olabilmekti. Çok sayıda kişinin yazılarını gönderdiği bir Milena’dan söz ediyorum. Ne demek istediğimi biraz açmam lazım sanırım.
şiir kendine
şair kendine
vardı bir sebebi buluşmanın
uzak bir ada
bazen okyanus, kıyı batık
bazen delice bir dağ tutkusu
yordu bu savaş beni
kan tutuyor
manzara kötü
usanmadık mı daha
cinayetten
çanlar çalıyor durmaksızın
vahşi yankılanıyor ses
ölümden canlanıyor hücreler
gelenler var hayli kalabalık
giden tek bir yolcu
son şimendiferde
anlat küçüğüm
bana
acıları anlat
çocukları anlat bana
sürünün kanatlarını
bazen rüya görürsün Mario
sihirli bir kuşun kanatlarında havalanırsın
sıcak nefesler çağırır seni
akan her yıldız meleğe dönüşür rüyanda
hayal mi bu
tökezlerdi söz
kan saatleri arardık Buhara Kapısında
taş suskunluğuna akardı su
yazının aksakallı melekleri
erguvanın gizini kovalar
aşırı bu karakış
bu deli boran
bu çılgın kasırga
ölümcül soğuk
zemheride üşüdüm
Sevda Kenti'nin Öyküsü’nü dinlemek ister misin?
İstersen son şiirime bir göz at… Sevgilerle.
şiirinizde yorgun ve sarhoş bir yaprak gördüm onu aldım ırgat'a verdim...
bu sitede ender şiir yazanlardansınız..
saygı sevgi