Ruhumun zembereğini parçalayan tutkunla
tutuşup kavrulmuşum yanmışım
kaldır ay yâr yayını
fırlat bakışlarını
vur şairini darağacına
ozanını kutsa
Şiirleşerek sevildin serpilerek büyüdün
Sancıların ağırlığı rüzgârın kanatlarında
Toprağını mühürleyen saçların ahengi
Ay ışığı serinliğine bulanıyordu poyrazın
Boşalıyordu zembereğinden yıkanarak
Yağmurlarından tuzlanarak
Issızlığım bahar rengi
Dolaşırım dilimde iksiri bin tat
Sen ey yabancı bulaşma yalnızlığıma
Arslan barınağı dağlarımdır iz
Sahillerin göz rengi, fıçılarında üzüm
Bir gün gelecek bir gün; o günü göremeyeceğiz
Vazgeçmek; geçmemek diye bir derdin de olmayacak.
Yarınlar olmayacak; düşünecek zamanın da.
Gel düşünelim birlikte dost; yarınlar olmadan şimdi.
Benim için hep değerlidir; şimdiki zaman.
Zamana direnen ezgilerin dili
Tınısı ellerden gitmeyen
Gönül tellerimin hasret türküsü
Sen ki yaban gülü… Dağ çiçeği.
Savrulduk letafeti tohumlarından
Kıskanç kullarından eyleme beni
Bir kurt düşer beyne çınar oydurur
Sırrın açıp ele söyleme hani
Zebun olur diller ayak kaydırır
Ahir göbek bağım mühür gözlerin
Damlası sırrın da demin de piştim
Tattım dillerinden sihir sözlerin
Gönül çöllerinde kaynayan yaştım.
Ovasında yeldim seldim süzüldüm
Gökyüzünde ışıltın sini gibi yüzeyin
Uygarlığın (b)eşiği gizemli akarsuyun
Bir lahza meftun bakış çalışmaz hücre beyin
Fantezi danslı huyun
İzlemek ne hoş seni zamanı durdurarak
Büyütürüz her daim elimizle elemi
Kazarız pusulasız mezarımız yaslı iz
Maskeli baloları masumluklar hilemi
İri diri bir idik... Hani sevdalıydık biz.
Ey güzelim gökyüzü yıldızlardan taç ana
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!