Kimsenin ağzını bıçak açmıyor
Dişler kilitli,mühürlü çenede
Gözler yerdeki kilimde
Renkler solgun,durgun tende
Ben diyorum ki;
Bir türlü bölüşemediniz dünyayı
Dağı, taşı, akar suyu bombaladınız
Mermi düşmeyen ne bir yürek
Ne bir kara parçası kaldı
Yağmur yerine kanla sulandı topraklar
Gördüğüm en güzel yaşama veda şekli;
''Koparılan çiçeğin onu dalından koparana
dikenini batırdığı halde güzel kokmasıdır...''
En iyi sen bilirsin beni
En iyi sen...
Esip gürlesem de
Fırtına gibi
Mümkün mü ?
Yoksa imkansız mı?
Nedir imkansızı mümkün kılan
Çok şükür nefes alıyorken üstelik
Ve memnuniyetsizliğimizin zirvesindeyken
Eşekten biraz farklı
Yük çekmiyor mesela
Hiç bir neden bulamazsa
Eşeğin çektiği yükün
Hesabını sorabilir sana
Eleştiriyor kolayca
Deneyimlediği yaftaları ile
Anlamıyor ki gözüyle bakan
Duyamıyor sese aşina kulakları
Koklayamıyor menekşenin kokusunu
Evet; Var !
Aklımın en ücra köşelerinde gizli saklı kalan
Kendime dahi itiraf edemediklerim...
Bir şeyler var!
Evren çok küçük çok
Nasılda sığar göz bebeklerimize
Nasıl boğar karanlığı neslimizi
Nasılda kırdırdı kardeşi kardeşe
Neden çaldı umutlarımızı
Ne kadar çok dilek tutulmuş olsa da gece vakti
O kadar çok düş sönmüştür şafak vakti
''Ayaklarının üstünde durması için illa iki ayağımı olmalı insanın''
Veda anında nokta ;Birinin sözü biterken, diğerinin sözünün başladığı yerdir.