Ellerin ince parmaklı ellerin
Ellerimle birleştiğinde
Kalmıyor hiçbir boşluk;
Dilinde adıma kayıtlı
Katlanmış bir zarf var
Mühürlü hala açılmayan bir zarf
Bekler durur bir tesadüfü;kederle
Üstüne notlar düşülen
Aşk üstüne verilen her söz
Aşk üstüne edilen her yemin
İyi niyet temennisinden ibaret
Bir annenin çocuğuna anlattığı
Allı pullu , süslü püslü masalları gibi.
Başkasının kollarında açan çiçek
O kollara ait olmasa da
O kolların kokusunu taşır üstünde
Ve kayda değer sayılmaz çiçek
Aşk nezlinde...
Ardımdan baktın mı ?
Sana sırtımı döndüğümde.
Şimdi oturup düşüyorum
Zaman mum misali eridiğinde zerre zerre
Sen büyüyorsun içimde; Ben küçüldükçe.
Sadece mezarlarda bahar havası var
Kuşlar özgürce öter,çiçekler hürce açar
Mezarlarda son bulur çıkar savaşları
Bak herkes yan yana ve kardeşce uyuyor
Nasıl da eşitleniyor insan ilk gün ki gibi
Ankara'nın göbeğine
Demir atmış işgal kuvvetleri
Sanki boğaz burası
Deniz varmış gibi
Kuşattılar dört bir yanı
Cildin zamanla buruşması
Deride derin çatlak izleri
Saçların seyrekleşerek aka boyanması
Çenede dişlerin boşlukları
Gözlerin parıltısını kaybetmesi
Biz seninle
Ana haber bülteninde alt yazıda
Ve yahut;
Yerel bir gazetenin üçüncü sayfasında
Kayıt altına alınan, kayıt dışı haberdik
Üstelik biz birbirimizden bi haberdik
Ne kadar çok dilek tutulmuş olsa da gece vakti
O kadar çok düş sönmüştür şafak vakti
''Ayaklarının üstünde durması için illa iki ayağımı olmalı insanın''
Veda anında nokta ;Birinin sözü biterken, diğerinin sözünün başladığı yerdir.