Hayaller meyhanesinde
Tokuşturulurken kadehler
Gökyüzünü yıldızlar kaplar
Her bir yudumda bir yıldız kayar
Bir bir azalırken ağırlık
Bu şehir ne Constantine
Ne de Fatih'e benziyor şimdi
Bu şehire Nuh'un gemisi diyorlar
Ama Nuh gemiye almadı böylesini
Urban'ın döktüğü toptan fazla top var
Bu akşam Şehr-i İstanbul boğazında
Yunuslarla beraber, mavinin derinliğinde
Balon balığı sefasında andık seni
Deve kuşu gibi koşarken
Uçurtmanın ardından
Yüz merhametten bir tanesi
Düşmedi mi yoksa vicdanına
Somon balığı gibi yüzerken
Her şeyi bıraktım
Masanın üstünde
Anahtarı arama
Fortmantoda yerinde
Eşyalarım kalsın;kalsın
Güzel ve masum en doğal haliyle
Karşı apartmanın balkonunda gül teniyle
İzledim hayranlıkla uzunca bir süre
Merakla;Kelebeklerin eşliğinde
Alıp onu taşısam balkonuma solar mı?
Hey gidi paşa hey
Köy ağası olmak isterken
Paranın üstüne bastın suretini
Yok ki bir zaferin
Kaldırdın hasetle
Tek adamın fotoğrafını
İpek kumaşlara sarıp sarmalandı mı ? Kadife tenin
Bir başkasının yanında mı ? Yaşlanacak şimdi bedenin
Yek vücut mudur ? aklın ile yüreğin yoksa . . . Hey hat!
Yaşam döngüsü içinde
Yaşanan ve yaşanılacak olan bütün deneyimler
Eşref-i mahlukat için yaratılmıştır.
Ve ben bugün içerideyim
Etrafı yüksek duvarlarla çevrili
Çıkıp kendimi gururunun üstünden
Beton zemine bırakmak geliyor içimden
Kan revan, soğuk beton, ben;içimde sen
Tutup kendimi kördüğüm bağlarına asıp
Sandalyeyi tekmelemek geliyor içimden
Ne kadar çok dilek tutulmuş olsa da gece vakti
O kadar çok düş sönmüştür şafak vakti
''Ayaklarının üstünde durması için illa iki ayağımı olmalı insanın''
Veda anında nokta ;Birinin sözü biterken, diğerinin sözünün başladığı yerdir.