Bir ihtimal bile değilsin sen şimdi
Sarardın, soldun, kaldın; geçmişte
Vaktiyle seninle meşgul olan zihnimde
Sadece sonbaharı anımsatırsın şimdi
Toprağa düşen yapraklar misali
Yalana değdi dil
Harama da bulaştı epeyce
Hali vaktiyle adanmışken iyiliğe
Adım adım yaklaştı günaha
Sihirli zehir dolu kadehler
Hiç beklemediğin zaman diliminde
Hiç ummadığın o anda
Hiç beklemediğin kişi tarafından
Kırdığın yerden kırılırsın
İlahi adalet vaktine esirdir
Ve vaktinde tecelli eder.
Ana rahminde ilk aldığım nefeste sen varsın
Dünyayla tanıştığım ilk gözyaşımdasın
Konuşurken kimsenin anlayamadığı sözümsün
Ve sonsuzluğa yolculuğumun son sözüsün Artemisia..
Bakıyorsun öyle
Ortaçağ karanlığında Fatih'ini bekler gibi...
Surlarına dayanıp geldim
Constantin gibi; Bu inadın niye?
Hem sen beni alacaksın
Güneş değer karın üstüne
Yıldız yıldız parlar yerküre
Bir tohum yeşerir topraktan
Çiçek olur ya hani bahara
İşte öyle sevdim seni
Damla çikolatalı pasta
Gül yapraklarının nezaretinde
Üstünde sadece tek mum
O da bu güne dair
Yakın ama uzak bir dilek
''Gelir mi bir daha ?'' diyerek
Sersenişte bulunurken dostuna
Evet işte tam o sırada
Bir mısra yazmakta şair beyaz kağıda
Karlar eridi yollar açıldı
Zaman geçti özlem başladı
Ama insanlar girdi aramıza...
Kanar hala derin yaralarımız
Kabuk bağlar belki bir başka hayatta
Yüksek sesle kan akışını etkileyen ritim
Ekseninde dönmeyi beceremeyen insan
Yabancı kaldı aslına , doğasına
Hep kaçıp gitmek ister bulunduğu yerden
Fakat bilemez gideceği yeri, bulamaz yönünü
Bu kaçma tutkusu dıştan içe yolculuk gibi
Ne kadar çok dilek tutulmuş olsa da gece vakti
O kadar çok düş sönmüştür şafak vakti
''Ayaklarının üstünde durması için illa iki ayağımı olmalı insanın''
Veda anında nokta ;Birinin sözü biterken, diğerinin sözünün başladığı yerdir.