Sırtımızda tonlarca ağırlık
Yüreğimize engel oluyor
Mecburiyetler ve gerçekler
Gitmek isterken kalmanın ağırlığı
Hayır demek isterken peki sözünün çığlığı
Sofradan aç kalkan fakir çaresizliği
Bul beni
Aydınlık şafağında gözlerin
Ufukta belirirken gül cemalin
Bul beni
Yusuf gibi kuyudayken
Buldum seni yamacında kurtlar
Ulur dolunay altında kokusu burnunda
Dişlerinden damlar venüs kızılında şarap
Karanlığına sis hakim birazda rüzgar
Saçlarına atanır şubatın karı
Ay ışığında sureti düşer;
Yaftalarını rafa kaldırır.
Hava karanlık ile örtüldüğünde
Bilinçaltının yıldızı aydınlanır.
Bu son
Mühürleyin yürek kapılarını
Bu son
Koyun önüne akıl muhafızlarını
Dağlarına, kırlarına, bayırlarına
Yağmur yağsın ıslansın aşıklar
Aşk ile edilsin yeminler
Sözünden dönenin kaşığı kırılsın
Özgür bırakılsın kuşlar gökyüzüne
Hüzün ve acı namımıza yazılmışken
Nasıl doyarak sevebilirim seni
İncitmeden,kırmadan,sahip olmadan
Patika yolların kenarındaki çalılar gibiyim
Gelip gidersin ama göremezsin beni
Kimsecikler görmeden
Kalbimi bıraksam
Bir cami avlusuna
İnanan biri çıkar mı
Acep karşısına...
Sömürü, işgal ve yağma uğruna
Toplandı vahşi, katil,modern batı dünyası
Üstün kara,deniz ve hava kuvvetleri
''Türk lokumu tarifi''ile Gelibolu yarım adasına
Sömürge kölesi Anzak ve Hindu kurbanları
Bağımsızlık onur ve şeref üzerine
Kan ile sulandı kutsandı bu topraklar
Nesilden nesile miras temennisiyle
Şahadet şerbeti içti nice cesurlar
Çanakkale'de doğan güneştir M.Kemal
Ne kadar çok dilek tutulmuş olsa da gece vakti
O kadar çok düş sönmüştür şafak vakti
''Ayaklarının üstünde durması için illa iki ayağımı olmalı insanın''
Veda anında nokta ;Birinin sözü biterken, diğerinin sözünün başladığı yerdir.