Sen büyüyüp geldin diye ben bütün dünyayı küçücük bir fanusa koydum. Ne fanus bildi fanusluğunu ne de sen doldurabildin o fanustaki yalnızlıkları...
Geldiğin kapıda göreceklerine değil,
geldiğin kapıdan getirdiklerine bak.
Gireceğin kapıya
eski yüklerini getirmişsen
ev sahibinin bir suçu yok.
O da diğerlerine benziyor deme
Acısını sancıma yükledi gece,
kanayan gece değil
yüreğimmiş
gözlerime
esir düştüğünden beri...
kabız bir gecenin doğurgan sessizliğine düşüyor kelimeler
kendimi terk edip gitmenin en olağan anlarındayım
gözlerim kapanıyor içe doğru başlıyor yolculuğum
kederlerinden sıyrılmış heceler batıyor gözlerime
gözlerim kan çanağı direniyor güne
yazmakla okumak arasında gidiveriyor
gecenin bu terkedilmiş anında,
yüreğim sarhoş kelimelere,
dökülen her bir satır
daha bir eksik hissettiriyor
kendini bana,
Geceyi mahkum ettim koynuma,
içinde
iki gül yalnızlık,
iki karanfil hasret,
iki papatya sevgi ile.
yangın yerine düşmüş sultanlar,
kavukları tutuşmuş lalalar,
boyunduruğuna
sevda yüklenmiş at koşucuları,
hangi asırda sevmiştim
sana dair sözcükleri
ve dile geldi gece,
içinde derin bir sessizliği
barındırarak,
dünyanın dönüş sesidir
şah damarımdan yankılanan,
evrene dair düşler içindeyim,
Bu öyle bir ateşki
tenden gayri düşmüş yüreğe
o ateşle yanan yürek
aşkınla kaybetmiş teni
ten kafes olmuş cana
Ey İstanbul
sen nasıl bir şehirsin ki,
2 saattir kaybettin beni içinde.
Ben kendi içimde bile
bu kadar sürede
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!