En çok müzikler öksüzdü
bu yüzden
beni bir tek onlar anlıyordu.
Hangi yüreğe düşeceği belli olmayan
notalar gibiydi sevmelerim.
Hasadını zamAN'dan yapıp
Bir kitap yazsam, İnsan... Bir söz söylesem, İnsan... Bir düş kursam, İnsan... Ne yaparsam yapayım, İnsan...
Evet, hayatı yaşanabilir kılmanın ilk esasıdır ya insan olmak belki de bu ay insan diyebilmeliyiz ya da insanca cümleler kurmalıyız içinde insanı anlatan. Bütün dünya insan için yaratılmıştır fikrinden uzaklaşarak başlamalıyız mesela hayata. Bütün dünya insan için için yaratılmış olamaz çünkü insandan önce bu dünyada hatta evrende yaşayan milyarlarca varlık vardı. İnsan neden var olan şeyin nedenine ve merkezine kendini koyar ki?
Sanırım keşifler bu soru işaretleri ile başlamış ve ilk soru kesinlikle Neden? olmalı... Neden, diye başlayan sorular ile sırrı keşfe yönelmiş mutlaka insanlık. Neden dünya var? Neden insanlar var? Neden hayvanlar var? Neden sınırlar yok? Neden herkes beyaz? Neden bu insanlar siyah? Neden dağlar yüksek? Neden sular ıslak? Neden bir şey alırken bedel ödemek zorundayız? Nedenler arayışa girer ve bir adrese doğru yönelir.
Gönül İnsanı, makam mevki gözetmez, yolda yakar kendini,
Yeniden ölüp/doğarak yola devam eder,
yol olur.
Ölmeden nefs,
yol da bulunmaz,
Varlığınızı AN be AN Hissetmekte ve görmekteyim. Gördüğünüz her ne ise kendi yansımanızdır.
Bir şeyler bulmak için geldiğiniz bu kapıda bulacağınız tek şey, kaybettiğiniz kendiniz ve çıkarlarınız uğruna yakıp yıktğınız ÖZ’ünüzdür.
Namert bir vurgundu AŞK, kolsuz kanatsız bırakırdı her zaman... Vurulduğu yerde düşmez, savrula savrula hep oraya geri döner, yeniden doğup, yeniden yakar dururdu kendisini. Bu yüzden göğüs kafesine saplanmış bıçak sancısı gibi durur BE(de) N'de AŞK..
Kim sever ki ölümü gidenin götürdüğü hatıralar yüzünden, kim sever ki ölümü kalanların gidene teslim ettiği hayalleri yüzünden. Giden de isteyerek gitmez ki bıraktığı hayalleri, dokunamadığı sevdikleri var iken daha dünyada. Kim bilir belki de bir gün ölümsüzlüğü deneyimleyecek insan o zaman ne yapacak merak ediyorum.
50 yıllık yaşantısının 20 yılı çocukluk olsa 30 yılda yaşadığı ve yaşattığı ve kaybettiği ve yitirdiği ve üzdüğü, kırdığı, dağıttığı, başaramadığını sandığı onca şeyi sonsuzluğun içinde nasıl deneyimleyecek... Ben ölüm dediğimde ruhumun değil bedenimin terki diyar hallerine bakıp sesleniyorum asıl doğumu bildiğim için yüz yıllık ömürler hayalinde değilim.
Tek derdim, kaldığım sürede dünya üzerinde ki düzeni bozukluğa zerrede olsa dokunmak, birine göre devrim yapmak, diğerine göre derviş olmak, birine göre aşk, diğerine göre sevgi, bir diğerine göre aymaz bir adam olmak ama hepsinde bir ışık yakıp, bir pencere açıp, bir ışık gösterip öyle gitmektir.
yüreği sarmış bir gam ile keder,
yaralanmış bağrıma düşer bin alem,
susarım,
ben çıkar içimden.
konuşurum,
ben olur beden,
Ne ölümündeyim hayatın, ne de doğumunda.
Mevlana gibi Şeb-i Arûz yaşıyor alemi cihan. Benim ölümüme dünya halkları müzikleri ile eşlik etmeli. Dünyaya gelişim bir nedenden ise gidişimde o nedenin son bulmasındandır.
Ölümü kabullenmek mi zor geliyor oluş şeklini mi? İlk nefesi aldığında, son nefesini vereceğin belli değil miydi? Neden böyle öfke duyarsın ölüme.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!