Bu öyle bir ateşki
tenden gayri düşmüş yüreğe
o ateşle yanan yürek
aşkınla kaybetmiş teni
ten kafes olmuş cana
Ey İstanbul
sen nasıl bir şehirsin ki,
2 saattir kaybettin beni içinde.
Ben kendi içimde bile
bu kadar sürede
Adımın yazıldığı kimlik ile kilitledim yüreğimi bu coğrafyaya oysa ben dünyaya gelmiştim her toprak vatanımdı yaşamı parsellemişler isimler koymuşlar ülke demişler, vatan demişler, sınırlar çizmişler, hem gitmemi yasaklamışlar hemde yaşamayı, Oysa dünya bütün çocuklar içindi ve çocuklar dünyaya geliyorlar ülkelere değil. Özgür bırakmak gerek çocukları, Adı dünya olan gezegende,
bazen öyle derinliklerden bir çığlık kopuveriyor içimden,
sadece gözlerimde dile geliyor,
söylenememiş tüm sözler,
varılamamış tüm anlar,
hissedilememiş tenler,
çekilememiş tüm nefesler,
Ne düşünüyordu hayat hakkımda bilemedim, bir yola çıktım yolcusu farklı idi, yola çıkaranı farklı. Yolun bittiği yere getireni farklıydı, götüreni de. Durdum, bekleyenimde farklı, bekletenimde. Şimdi nereye dönsem geldiğim kadar sessizlik, kaldığım kadar yalnızlık, düşlediğim kadar BEN’sizlik hakim zamANa…
Bulutlardan
hayvanlar çizerdim bahçeme,
yüreğimi
pazar yerlerinde satışa çıkartırdım
okkası kırk kuruştan
kırk yıl hatırı sayılır dostlar aşkına.
en kalabalık anımda doğuverdim
kulağıma fısıldanan merhaba ile başladı her şey
en varılmaz sevdalar tamda o an zuhur etti
en kaçak bakışları sinemde devirdim
tutuşan zamanı nefesimle gömüverdim yapraklarına takvimin
en uzağına koştum bu hayatın
Dokunuştur,
cANı Can yapan.
Nefestir, AŞK’ı değerli kılan.
GÖRmektir hayata yön veren.
GÜLmektir Sevgili’ye varan
ve
yaşamak dediğin garip bir oyun
bazen en yukardasın bazen en dipte
bazen ortasındasın nerde olduğunu anlamazsın
biri iter sanırsın düşersin, tutunacak dalların kırılır
biri çeker sanırsın çıkarsın, tüm merdivenler senin için sanırsın
başında sen varsın sonunda da
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!