yine o bildik suskunluğunda aşk
yine o bildik yangınlara düşmekte yürek
bir damla yaşa hasret yanaklar
bir serin yele hasret yapraklar
suyun değdiği toprak halen susuz
sevdamın yol aldığı yollar halen ırak
kim kimin aynasıdır bir olma anında?
derdimiz tasamız toprağa düşmek değil midir?
öyleyse neyi yansıtır kimlikler bize?
hakikat bahçesine girmek için düştüysen yola
sınavı geçmek için kimin eli değmeli eline?
Doğduğun gün yeni bir başlangıç yapmaya karar verdiğin gündü. Büyümeye başladıkça almamız gereken dersler ile vermemiz gereken sınavların toplamı gibi görünen hayatta kendimize mutluluk çıkarımları yapıp sevgiye dair varsayımlardan bulunup durduk.
Bizden çok uzakta olduğuna inandığımızı sevgiyi her demde arayıp durduk, durduk, durduk.
Gün geldi zaman anlamını yitirdi ve fark etmeye başladık, aradığımız şey kendi varoluşumuzda gizliymiş. Avuçlarımız ile tutacağımız ve bir şelaleden kana kana içeceğimiz kadarda bol ve mutluluk verici imiş ve tekrar durduk bu sefer kendimizde olanı izlemeye başladık. Emin olmak istediğimiz şey mi bu diyerek. Yine kaçırmaya başladık mutluluğu ve sevgiyi ve dedik ki biz bu dünyaya acı çekip kendimizi bulmaya geldik.
insan bazen başladığı noktada olmak ister, hani o en kötü kararı verdiği anın hemen öncesinde, oysa böyle bir şansı şu anda var. O anı kabullenip bir sonraki kararı alırken başladığı noktaya bakıp gülümseyeceği bir karar almak ve onu yaşamak.
ortalıkta garip bir sessizlik,
sol yanımda duvar,
sağ yanım
cama yaslanır
uzaktan uzağa,
dizlerimi kanatırcasına seni sevmiştim
belki üflesen geçecekti tüm sancıları yüreğimin
pencereler ardında izlemekle yetindin kimi zaman sancılarımı
ve
yüreğim böylesi bir kabuldedir dedin
kabul eyledim yüreğinin kabullerini
Bugün yalnızlığın dibine vuruyor sözcükler. Hani öksüz olmasa ellerim şişe şişe rakıları devirirdi bu gece. Paramparça ederdi kadehleri avuçlarını kanatırcasına. Bir masal dinliyorum kaf dağının ardına düşüyorsun ağaçların dalları arasına saklanarak ve sarhoş oluyor gölgede kalan düşlerim.
ve sevgili...
Sarhoşluk, yalnızlığın masalıdır en çokta geceleri gelir insanın aklına, bu yüzden savruk dökülür geceye, ayyaş bir adam gibi çarpar duvarlarına bu kentin, kaldırımlarında çığlık çığlığa şarkılar söyler yalnızlığa dair.
Bugün yüreğimde devrim yaptım,
pencerendeki sardunyalardan kokular süründüm,
kızıl renkli çiçeği tenime çaldım,
bu gece yüreğimde devrim yaptım,
gözlerine sürgün olayım diye
sloganlar attım geceye.
Büyüdüm bugün,
büyümek istemeyerek.
Belki de doğmamayı seçmeliydi düşlerim,
sokak aralarında bilye oynayan o çocuk hallerinden.
Bu gece çocukluğumu kaybettim,
Rivayet odur ki
sürgün Tunceli'de boy vermiş
kesmişler dallarından
savurmuşlar
bir hasat mevsiminde
göçmen bir kuşun kanatlarında
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!