yağmurdan ıslandı gün
sırılsıklam oldu kaldırımları
şehrin
ağaçların yanaklarından
bedenlerine süzülen
binlerce damla var
Yağmurla gelen bir günden binlerce selam olsun sana, yollarda sekerek geçen insanlar arasından geçtim, suların sellere dönmediği durgun bir şekilde yol kenarlarından aktığı derelerden geçtim, ayakkabımın üzerine sıçrayan su damlalarına baktım çiğ düşmüş yaprak misali göründüler birden. Sonra insanlara baktım, ellerinde şemsiyeler birbirlerine çarpmamak için –ki bazende çarpıyorlardı- dar kaldırımlarda hızlı ve çevik hareketlerde bir yerlere gitme telaşındaydılar, bu da nerden çıktı der gibi bakıyorlardı yağmura bazıları. Yol kenarına dizilmiş iki üç şemsiye satıcısıyla karşılaştım, aklıma çocukluğumdaki görüntüler geldi birden. O zamanlar yaşadığım mahallede yollarda asfalt yoktu, kaldırımlarına parke taşları döşenmemişti, her yağmur yağışında ortalığa onlarca, yüzlerce solucan çıkardı, kurbağalar sıçrardı arada bir sağdan soldan, sadece yağmur yağdığında çıkarlardı ya ben hep yağmurla beraber onlarında yağdığını düşünürdüm o vakitler, şimdide şemsiye satanlar için bunları düşünüyorum garip bir benzerlikleri var.
Yürümeye devam ettim, yol kenarında çıplak ağaçlar vardı. Aslına bakarsan daha ağaç olamamış iki metrenin biraz üzerinde ağaç fidanlarıydı. Yandan bakınca uzun bir orman gibi görünebilir diye düşündüm de olmadı çünkü yolun soluna ağaçların sağına parkeden araçlar yüzünden böyle görmek zor oldu. Ağaçlar arabaların renk çümbüşleri arasında kimliğini silikleştirip yitmişlerdi. Gerçi araya dikilen sokak lambalarının direkleri de ağaçların sürekliliğini engelliyorlardı ya arabalar daha çok detay yaratıyorlardı görüntüde.
Kamburu çıkıyor toprağın artık, üzerine örtülen bu kadar demir, bina, asfalt, arabalarla nereye kadar dayanır. Onunda yağmuru teninde hissetmeye ihtiyacı var diye düşündüm birden, sonra toprağın yağmurla ıslandığı coğrafyalar aklıma geldi gitmenin en güzel düş olduğunu hissettim nedense.
Yağ saçlarımdan tenime
Bak yüzümü sana döndüm
Sağanak sağanak yağ
Gözlerim senden başkasını
Görmesin
Yüzümden akarken
sarhoşluğumla,
susamışlığımın gitmelerindeyim,
düşe kalka büyümüşlüğümü unutturacak demlerindeyim
şimdi zamanın.
şarap şişeleri devriliyor
ruhumun en kuytu köşelerinde,
Dünyanın en zengin adamı değilim fakat sevginin içinde binlerce mutluluk baloncuğu çıkartmayı öğrendim yaşarken. Mesela, hayatta var olan her şeyi sevmeyi biliyorum, tenimde dolaşan bir sinek bile benim için yaşamını devam ettirmesi gereken bir canlıdır.
Sevgiyle beslemeyi severim bana dair olan her şeyi. Gittiğim yerin önemi yoktur kaldığım yerinde öyle. Varlığımın olduğu tüm coğrafyaları mutlu kılmayı isterim her nefes alışımda.
Bazen Azrail olur içim haksızlıkları kaldırır ortadan siler temizler ortalığı bazen de bir kelebek olur konar gri taşların ortasına kavuniçi kanatlarım ile güzelleştiririm gündüzü.
Seni seviyorum, O'nu seviyorum, Onları seviyorum. Bütün sevmelerim BEN'i sevmekle başladı, sevdikçe çoğalıyor çoğaldıkça paylaşıyor, paylaştıkça artıyorum.
Sevgi BEN'im, sevgi SEN'sin, Sevgi O, sevgi HEPİMİZİZ. Kapatmayın yüreğinizi sevgiye, paylaşın ve çoğalın sevgi ile. Barış dediğiniz şey SEVGİ hali değil midir?
Bugün ve sonraki her gün sevginizi dile getirin. Gördüğünüz herkese onu sevdiğinizi söyleyin. Sesli söyleyemiyorsanız içinizden söyleyin, yanınızdan geçen, arabada, vapurda, yolda, trende, lokantada karşınıza çıkan herkese söyleyin onu sevdiğinizi.
hangi karanlığa seslenir ki düşler...
bıraksan nereye gider sevmelerim...
tutabilir misin rüzgara kapılan gülüşümü...
dalgalardan alabilir misin bedenimin vurgun yemiş hallerini...
ne çok savrulmuş hecelerim...
toplayıp her birini en anlamlı cümle haline getirebilir misin onları...
Bu dünyada insan iki şey için varlık bulurmuş
bir tanesi Kendisini bulmak,
diğeri AŞK'ı bulmak.
Fakat
işin sırrı öyle derinmiş ki
insanlar hangisini önce bulursa
Öyküsüz kaldım, belki de bu yüzdendir sessizliğim. Yok değil öyküsüzlükten dersem de kopup gitmemdendir kendimden. Aklıma her düştüğünde dostluğunun güzelliği, satırların arasına doldurup sevgi sözcüklerini göndermeye devam edeceğim. Bitmek tükenmek bilmeyen arayışların içinde olduğumuz anlardayız. An geliyor, köpekleşerek üreyen insanlar arasında insanca var olmanın kavgasına ve direnişine, an geliyor, kaldırım kenarında kaybolmaya yüz tutan bir lokma ekmeği yüceltmenin telaşına düşüyoruz.
Düşünüyorum, sevgiyi yitirdikçe insan denen canlı, yitmeyecek, masal olmayacak güzellikleri bulmak adına çaba harcayanlar. Arıyorum kendimi kalabalığın içinde, bulabildikçe sarılıyorum, dökülüyorum kelime kelime. Her demsiz çayın tadında bir miktar kusurum vardır diye kaygılanıp, düşler kuruyorum güzellikleri bulmak adına. Paylaşımlarımı yitiriyorum, kendimi kendime anlatmak aşamasında. Bu uzun ve çetrefilli sessizliğimin tarifinden dolayıdır ki alıkoyuyorum kendimi sözlerle ifade etmekten. Düşeceğim en kısa zamanda kara adımla gözlerinin baktığı yere göreceksin satır aralarındaki heceleri. Az kaldı yada uz kaldı, gelecek özlediğini düşündüğün kelimeler elbet içinde beni barındırarak.
Kelimeler düşüncelerimde dolanıp duruyor, özgürlüğünü arayan mahkumlar gibi, duvarlarımı tırmalıyorlar çıkmak adına, günlerini kazırken içerde her bir anıma işliyor, akan kanın sıcaklığı. Sevmekle çıktım yola, insanı sevmekle, yaşamı sevmekle, doğayı sevmekle ve varlığımı sevmekle. Güzellikleri ortaya çıkarmak adına mumlar yaktım, mumların ışığında seyrediyorum aksimi. Sırtıma gözler yerleştiriyorum, karanlığımdaki benleri görmek adına. Sevgiyi yayıyorum bir parça kar tanesiyle, su tanesiyle, kum tanesiyle ki birinin düşmediği yere diğeri mutlaka düşer diye.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!