Öyküsüz kaldım, belki de bu yüzdendir sessizliğim. Yok değil öyküsüzlükten dersem de kopup gitmemdendir kendimden. Aklıma her düştüğünde dostluğunun güzelliği, satırların arasına doldurup sevgi sözcüklerini göndermeye devam edeceğim. Bitmek tükenmek bilmeyen arayışların içinde olduğumuz anlardayız. An geliyor, köpekleşerek üreyen insanlar arasında insanca var olmanın kavgasına ve direnişine, an geliyor, kaldırım kenarında kaybolmaya yüz tutan bir lokma ekmeği yüceltmenin telaşına düşüyoruz.
Düşünüyorum, sevgiyi yitirdikçe insan denen canlı, yitmeyecek, masal olmayacak güzellikleri bulmak adına çaba harcayanlar. Arıyorum kendimi kalabalığın içinde, bulabildikçe sarılıyorum, dökülüyorum kelime kelime. Her demsiz çayın tadında bir miktar kusurum vardır diye kaygılanıp, düşler kuruyorum güzellikleri bulmak adına. Paylaşımlarımı yitiriyorum, kendimi kendime anlatmak aşamasında. Bu uzun ve çetrefilli sessizliğimin tarifinden dolayıdır ki alıkoyuyorum kendimi sözlerle ifade etmekten. Düşeceğim en kısa zamanda kara adımla gözlerinin baktığı yere göreceksin satır aralarındaki heceleri. Az kaldı yada uz kaldı, gelecek özlediğini düşündüğün kelimeler elbet içinde beni barındırarak.
Kelimeler düşüncelerimde dolanıp duruyor, özgürlüğünü arayan mahkumlar gibi, duvarlarımı tırmalıyorlar çıkmak adına, günlerini kazırken içerde her bir anıma işliyor, akan kanın sıcaklığı. Sevmekle çıktım yola, insanı sevmekle, yaşamı sevmekle, doğayı sevmekle ve varlığımı sevmekle. Güzellikleri ortaya çıkarmak adına mumlar yaktım, mumların ışığında seyrediyorum aksimi. Sırtıma gözler yerleştiriyorum, karanlığımdaki benleri görmek adına. Sevgiyi yayıyorum bir parça kar tanesiyle, su tanesiyle, kum tanesiyle ki birinin düşmediği yere diğeri mutlaka düşer diye.
Sevmek, kanadı olmalı insanın, öyle basit sevmeleri olmamalı, bir kartal gibi doruklarına çıkabilmeli evrenin. Güçlü olmalı direnmeli her zorluğa ve bir serçe kadar narin olmalı bir buğday tanesini taşıyabilmeli.
Sevmek, kanadı olmalı insanın, en uzaklara gittiğinde bile geri getirebilmeli, bilmeli baharın cemre düşmüş hallerinde döneceğini.
Sevmek, kanadı olmalı insanın. Sevgiliden aldığı ışığı taşıyabilmeli evrenin yaratılış hikayesine, öyle basit olmalı masalları, ne kahramanlara ihtiyaç duymalı nede krallara.
Bakınca gözlerine
Dökülüyorsa parmaklarıma
Kelimeler
Şiir sensin
Gülümsemenle
Yine dokunuverdi kırmızı bir düş yüreğime,
yeşil bir sevgi işledi günüme,
mavi bir gökyüzü sardı varlığımı,
Umudunu yitirmiş bir halk türküsü gibiydin dilimde. Gökyüzünü dilek fenerleri ile aydınlatıyorlardı ve hasret kendisini bayrak diye çekivermişti gönderine gülüşünün. Ne amansız bir yolculuk bu çocuk. Parktaki bir banka çökmüş yarını hayal ediyorsun, günün kaybolan nefesleri içinde iken. Sevmenin zamanı yoktu biliyorsun, direnmenin de teslimiyetinde. Sen çocuk, en iyisi mi çıkıver üzerine ördüğün kozadan adam akıllı haykır sevdiğini zamAN'a. Haykır sevgini en uzun geceden en kısa gündüzü çalarcasına ve küfret cebine misket diye ayrılık koyanlara. Sev çocuk, sevince anlayacaksın kendi yüreğindeki fırtınanın tarifsizliğinde bulmaya çalıştığın iç sesinin güzelliğini. Sev çocuk, sadece sev...
Sen baktığında anlamayacaksın belki de fakat gördüğünden çok ötedir SEVMEK denen şey, ÇOCUK...
Rüzgar
camdan girmek istiyor,
yüreğim
pencereden dışarı çıkmak istiyor.
Yer değiştirseler
tenimde rüzgar dolansa,
Özgürlük; söze gelmiş terkedilmişliğidir insanın. En özgür olduğu anda bile eksik kalan bir yanı hep vardır. O da Kendisi.
Derslerimiz ve ödevlerimiz var, buna bildiklerimiz ve bildiklerimizi sandıklarımız, öğrendiklerimiz ve öğrendiklerimizi sandıklarımız, kaçak yaşadığımız aklımız, içinde olamadığımız bedenimiz ve ruhumuz
ve ne için geldik sorularının bir türlü bulunamayacak cevapları ile biz hangi yolun yolcusuyuz sorularının bir türlü bulunamayacak cevapları.
Sahi SEN NE İÇİN GELDİN biliyor musun?
herşey bir nokta ile başladı ve noktanın içinde var olan şey tüm evrene hayat veren CAN (ÖZ) den başka birşey değil. yaşamı güzelleştirebilmek, anlamlandırabilmek, CAN içinde CANAN'ı bulabilmek, bulduğun anda yanabilmek ve HİÇ olabilmek, ve herşey bir nokta ile bitti.
İçimde iki büklüm duruyordu notalar, her bir melodi ayrı ayrı düşüyordu tenimden yüreğime. Kimi gözlerime dokunuyor yaş olup akıyordu. Kimi boğazıma dolup taşıyordu içimde. Bense her bir notada çoğalıp dökülüyordum adının her bir harfine.
Haritasız bir ülkede sevmek gibiydi sözü olmayan müziklerin içinde seni bulmak.Özgür ve sınırsız coğrafyalarda yaşamak gibiydi seninle AŞK...
İşgal edilmiş sessizliklerde, Sen doğuyordun ben kayboluyordum. Gece ve gündüz gibiydi her an. Sadece tanyerinde bir araya geliyorduk. Senden bana, benden sana katılıyordu zamAN...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!