Elden gelen öğün olmaz derlermiş
Mutluluk da buna dahil bil dostum.
Düşme yere haline gülerlermiş
Yaşadıkça hep ayakta kal dostum...
Huzur ne güldedir, ne de bülbülde,
Arama sorma hiç nasılım diye,
Bu halim sevdandan bana hediye,
Bütün yaşantımı gömdüm maziye,
Ne kölen olurum, ne de sahibin...
Sana mı aitti dudakta sözün,
Şafak serininde gönül avazda,
Tövben kabul olunur mu niyazda.
Çok kalbimi kırdın yine bu yaz da,
Sazımı elime alır giderim...
Baharda döküldü yaprağım,Sdalım,
Sen gülüm!
En kayıp saatlerimde ansızın açıveren
En tomurcuk, en sevda kırmızısı,
En has kokulu gülüm;
Fani ömrümün en ağır vebalini yükledin bana…
Eziliyor, daralıyor, nefes alamıyorum.
Ayrılığın öyle zor, öyle çetin hasretin,
Resimlerin olmasa nasıl dayanır yürek.
Senle geçen anlarım cennet molası sanki
Her nefeste anarım içerim titreyerek…
Sanma ki şu gurbette ben sensiz yaşıyorum,
Ben hep Eylüle doğru tutulurum fırtınaya,
Köhne gönül teknem su alır sığ limanlarda,
İmitasyon sevgiler yaşarım
Biri bitmeden biri başlar gelgitlerimin,
Kızıl güneşlerde saklıdır sevdam
Gözümü açsam yakar, elimi uzatsam yakar,
Sabaha yakın bir gecenin ardında
Güneşten erken doğdum yine hayata,
Gözlerini ovuştururken yaşam
Hayata günaydın diyor kim bilir kaç can,
Kaç kelebeğin son gecesi idi bu
Ölüm meleği kurarken her köşe başına pusu,
İnsan ekmeğini yer, insan suyun içermiş,
İnsan ceza yedi mi, hayatından geçermiş,
İnsan insanı yer mi, söyle kardeşim, söyle,
Gönül senden geçer mi, işte insanlık böyle…
İnsan kimi uzundur, kimi kısa boyludur,
Bir martının kanadında dağılır zamana,
serseri yalnızlığım,
çığlıkarıdır hüznümün notaları…
bütüm makamlar nihavente çalarken,
sen geçmiştin uykusuz gözlerimden...
Gri bulutlarda saklamıştım, özlemlerimin nefesini,
Sevdalarım sana benzer İstanbul,
Ne fırtınaların kararı olur, ne meltemlerinin,
Bir günde dört mevsim yaşarsın bazen
Güneşli yağmurlarında sevdim ben seni,
Sahildeki martıların gibi uçarı yaşadı gönlüm
Yamaçlarında unuttum yorgunluğu,




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!