artık unutmuştu göğüs ısısını
serin rüzgârlarla avunurdu sadece
esintilerde savrulan kırıntılarda yoktu gözü
yokuşunu bitirmişti hayatın
tam tepede gördü o ışıltıyı
gün erkenden terk etti haince, ihanete inat
gece de almıyor içeri, lütfumu teptin diye
zamanın unutulmuş, izbe köşelerindeyim şimdi
ne serin bir gölge kaldı sığınacak, ne de sıcak bir sine
İbrahim’in ateşinde kavrulmuş o koca yüreğin
bir gün ansızın geldi ve yeni bir sayfa açtı
her gün yeni bir umuttu, hep mutluluk saçtı
ama gün geldi, geldiği gibi; pır diye uçtu
gitme dedim, sürecek… durmadı
beni öylece ortada bıraktı ve gitti
bu sabah "başka" bir sabah
karanlıklar yırtıldı
artık kuma gömülemeyecek köşe kafalar
güç yettiremeyecek çekirgelere
bataklıklarda leş arayan kara kargalar
Şiir Üzerine Sohbet
‘şiir’ dedi genç dostum
‘yok, yoğunlaşamıyorum’ dedim
‘Istanbul’dasınız’ dedi
‘müzik, deniz, günbatımı
seni yaşamak
kızımızın upuzun saçlarında
hayatı adım adım örmektir
sonu zaten vardır yaşamın
doğarsın
/en güzel aşk zor olanıdır/
ben mi dayanamadım
sen mi
dayanılmaz noktalara taşıdın
bugün
çocuk yüreğimde
arife günü sevinci var sanki
oysa
ne düğün var ne bayram
yine kahredici o karanlık basmış
sana dair yazdığım sayfaları
yine korkak dizelere mahkûm kalemler
duygularımın azgın nehirleri susmuş
dilim lal, dimağım çöl
ben her Eylül
bin kez ölürüm yıllardır
kan emici vampirler düşer usuma
yaşatılmış tanımsız acıların
ve üç ayaklı ölümlerin düşlerini görürüm
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!