gecenin bir yarısı
uçar gider içimdeki kelebek
yârin yanağından buse almaya
can pahasına
biliyor ki
ben acımı zamana bıraktım ki, dinsin
onur kutsal bir değerdir, sen de bilirsin
artık istesem de geriye dönemem ben
sözümün ardına beni hapseden sensin
28.11.2014 – İstanbul
ürpertiler de barındıran ve an be an hatırlanan
güzel bir düş gibiydi seninle yaşanan zaman
atlara vurulan damgalar gibi kazındı hayata adın
yalnızca dalgalı sularda sekmeyen taşlardı, elemler
kimin umurundaydı ki uçurumların o kahreden öfkeleri
ne olur sen ağlama yar
gözyaşların kocaman bir körük olur
ve beter harlanır yangınımın ateşi
yokluğun zaten cehennem
hüznün ise ruhumun zebanisi
sen gelince
kapıyı tıklatırdın ya usulca
gereksizdi aslında
kimyam değişirdi zaten
-hiç gitmediğini-
anlardım
yazamam
istesem de yapamam ki...
"seni
iki kalp atışı arasında
onlarca ömre sığacak kadar
hani akıtmak istersin ya bazen
içindeki zehiri
ama inatçıdır gözyaşların
aksine
içine içine yürür yüreğinin
çizer incitir acıtır
ne yaman gölgeler vardır
dünyanı karartırlar resmen
şimdi daha iyi anlıyorum
Diyojen'i
hayata boş veriyor insan
/yarasalar neden sever kör karanlığı
neden akşam güneşinin bekçileridir gölgeler/
artık ucunu bilmediğim zamanlardan beri
yüreğimde sızıdır ak kanatlı martıların gaga darbeleri
yüzümü yalayıp geçen kara yılanların o sıcak nefesleri
*
acısı da haz veren yegâne duygudur aşk
bundandır ki, senden gidişim bir kayıp değil
sen de git benden artık kalmasın benden eser
gözyaşı dermandır ki ağlamak ayıp değil
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!