Öyle boynunu bükme gelincik!
Gözünü kan bürümüş insanların.
Top mermileri yağarken başımıza,
Tadı kalmadı ilkbaharın.
Bu zulüm, bu bitmez kin,
Ne mezhep tanınıyor, ne din;
Yolsuzluk yapmadın, vatan satmadın,
Fayda için bükülmedin, yatmadın,
Sofrana bir lokma haram katmadın,
Varsın sana devrik müdür desinler.
Altın düşmeyle değerin yitirmez,
Dokunma dalında kalsın al güller,
Sorma neden suskun, ötmez bülbüller!
Uyandırma sönmüş volkan dağını,
Parlatma isli kandilin yağını!
Bırak köpürmesin sakin dalgalar,
Diyorsun kahveye git, evde durma,
Dağ kadar ev işim var, beni yorma,
Bulaşık, çamaşır, akşama sarma!
Adama yakışır mı evde durmak?
Kahve alışkanlığım yok gideyim,
Sen mavi hülyamsın, sen tatlı belam,
Sana gönül yaktığımı bilmezsin.
Senden haber yoksa, yoksa bir selam,
Dünyaları yıktığımı bilmezsin.
Gülü koklamaya doymazcasına,
Deniz gözlerinin yorgunuyum gülüm,
Sende neşe gani, bende sefa hani?
Kıyamete kadar sürer mi bu zülüm?
Kayan yıldız gibisin, ulaşmaz elim,
Uğrunda tükettim bu derbeder canı;
Bende sevme gani, sende vefa hani?
Saatler beş, sokakta birkaç serkeş
ve doğmak üzereyken güneş.
usulca çocukluk mahallemize gelmiştim.
Cumbalı evinizin yerini,
soğuk dev binalar almıştı.
Ne mor şakayıklar vardı,
Öğüttüm yılları zaman çarkında;
Sallandı umutlar hayal parkında;
Çürüttüm ömrü aklar farkında;
Melûl halimi bilmem görecek misin?
Bu aşkın defterini dürecek misin?
Rüzgârın nağmeleriyle kararır gök kubbe,
Bir bahar bulutu gibi çökersin gözlerime.
Çisil çisil yağarken toprağa yağmur,
Titrek damlalar vurur kederli pencereme,
Buğulu camlarda belirir siluetin;
İnce ince düşerken yaprağa yağmur.
Siz hiç yaşlanmayacaksınız benim gözümde,
Yüreğimde yaşıyorsunuz yorgun çınarlar.
Hayatımın akışında, sözümde, özümde,
Derin izler taşıyorsunuz yorgun çınarlar;
Özlüyor sizi kasabalar, köyler, sınırlar.
GÜZEL DERİN BİR ANLATIMINIZ VAR..GÖRMEYEN GÖZLERİNİZ AMA YÜREĞİNİZİN GÖRDÜĞÜNÜ MISRALARA DÖKEBİLİYORSUNUZ TEBRİKLER..