Leyla’yı arama, artık Onsuzdur çöller;
Turnalar lâl, sitemini dinliyor göller.
Play-back yaparak, şakır bülbüller;
Kokmuyor karanfiller, sunidir galiba güller.
Güvercinlerin yerini e-posta aldı;
Gurbetçi Leyla, AB’ye bizden önce daldı.
En vefalı dostummuş yalnızlık,
kalabalıklarda dahi asla terk etmedi;
hangi yana dönsem, hangi kapıdan girsem
sensizlik, sessizlik olarak dikildi karşıma.
Zaman kemendini boynuma atsa ne çıkar?
Kaderin çizdiği farklı kulvarlarda,
Tortulu hüzünlerle at başı yarışırken,
Bir tutam sevgiye aç kalmıştık gülüm.
Saçımızda ak, tenimiz kırışırken,
Mutluluk heybesinden sen çıktın gülüm.
Susuz vahalarda çöllere karışırken,
Kuşların veda vaktidir sonbahar,
Sevdanın kırlarına hazan düştü.
Güller soldu, ağladı koca çınar,
Sararan yapraklardan hüzün düştü.
Göğün maviliğine tutkundur dağlar;
Denizler rengini almamış sadece,
Gözlerinden coşkun nehirler çağlar.
Arala kirpiklerini sevgiye!
Huzmelerin bir ölüye can sağlar.
Gelişin bir inkılâptı yüreğimde,
Pas tutmuş kelimelerim şaha kalkardı.
Issızlığı kundaklayan geceleri,
Gözlerinin çakır alevi yakardı;
Sevda şamdanı yakmazdan önce.
Bir yürekte iki sevda olur mu mihman?
Sade benim ol deyince, gemileri yakıp da gitti.
Aşkımızın hamuruna, karışmış saman;
Kıvılcım kibritini, ansızın çakıp da gitti.
Yoksul umutlar diyarında dürüldü anılar;
Yalnızlığımın bulanık sularında özlemler,
İçimin tufanlarında, buruk düşler savrulur.
Suskun mahzenimin yosunlu duvarlarına,
Esmer gecelerden, sabır çentiği atılır.
Bu kaçıncı üfleyişim, yağı tükenen kandillere?
Kırık nağmelerden damlarken melâl,
Kahverengi gözlerinde diner mi sızı?
Çakılı acılarımı sök Göçmen Kızı,
Yüreğim yaralı kırlangıç, avucuna al!
Kırık nağmelerden damlarken melâl.
Kışımı bahara çeviren cemre,
Sevgi tarlamın altın başağısın.
Seninle bir an, bedeldir ömre,
Bedenimi sarmalayan bel kuşağısın.
Kondun kalbimin pembe köşküne,
GÜZEL DERİN BİR ANLATIMINIZ VAR..GÖRMEYEN GÖZLERİNİZ AMA YÜREĞİNİZİN GÖRDÜĞÜNÜ MISRALARA DÖKEBİLİYORSUNUZ TEBRİKLER..