Yılbaşında eve gelirdi.
Yeşil ekranlı A4 kağıt büyüklüğünde,
Hesap makinesi.
Yine onun kadar büyük,
Belki daha da büyük,
Beyaz, yeşil daha değişik renklerde,
Eskiden,
Benden de eskiden,
İnsanlar sokaklarda başkaydı.
Her hangi bir olay karşısında birlik vardı.
Sonra öyle ayrıştık ki,
Çok iyi tanıdığımızla uzaklaştık.
Yine “ üniversite “ diyelim.
Bu sefer ikinci sınıfa gidelim.
Siyasal düşünce dersine girelim.
Girelim.
Çünkü şu anki halimizin sırrı orada yatıyor.
Bize bakıyor.
Bugüne kadar bu dizelerde,
Bu toplum kıyaslandı eski haliyle,
Şimdi birde şimdiki maddeci halinin,
Bireylere ne kaybettireceğine bakalım.
Eğer sen birşey satıyorsan,
Ya da ileride satacaksan,
Bizim toplum çocuklar için geleceğe,
“ Aman okusun. “ diye bakar.
Eğer afili birşey okursan,
İş hayatında senden kaçarlar.
Eğer bir de bunun üstüne,
Ticaret fırınında,
Bütün düzen paraya kurulmuşsa,
Para tüketenden üretene akacaksa,
Tüketen akıllanmış olsa,
Yeni bir oyun kurulsa,
Para nereden nereye aksa…
68 kuşağı,
78 kuşağı,
Sizler yüce kuşaklarsınız.
Yüce olmanıza rağmen,
Aldığınız bayrağı taşıdınız.
Ama devredemediniz.
Dünyada bütün kararlarını,
Bir masa etrafında üç, beş kişi,
Aldılar.
Alacaklar mı?
Sekiz milyar üç, beş,
Kişinin ağzına mı bakacak?
Seneler önce,
Çocuktuk.
Kendimizce bir seneyi büyük sayardık.
“ Sen dört yaşındansın? “
“ Ben beş yaşındayım. “
Derdik.
2006'da bu sahneye çıktım.
Sağa sola bakındım.
Anladım.
Herkesin küçük bir hesabı vardı.
Oysa herkes birbirine lazımdı.
Gelebilecek dalgada dalgakıran olmalıydı.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!