Muharrem Abut Şiirleri - Şair Muharrem Abut

Muharrem Abut

Acılar biriktiriyorum,
Kanadı kırık, küçük,
Ve sıladan uzakta,
Bir göçmen kuş misali.
Her akşam yalnızlığa batıyor güneş,
Bir adam ellerindeki ekmekleri taşıyor sofrasına.

Devamını Oku
Muharrem Abut

Sevdim seni.
Sevdim seni kalbimin sahibi.
Tipiden kaçan bir serçenin,
Hayata tutunmak için sığındığı,
Bir çatının kovuğunu sevdiği gibi.

Devamını Oku
Muharrem Abut

Güneş giderken usul usul dağların ardına,
Ve kızıl bir grup kuşatırken her yanı,
Ben hep seni düşünürüm.
Ve bir yağmur başlar,
Islanır ve seni özlerim.
Yağan sen, ıslatan sen,

Devamını Oku
Muharrem Abut

Ne kadar uzaksın bana Valdeta.
Sana varmak için kanatlarım yok benim!
Ama sana vermek için bir ömrüm,
Baştan aşağı sen dolu birde yüreğim var.

Valdeta, ne büyülü sesin var senin,

Devamını Oku
Muharrem Abut

Sağırdım, kördüm belki de;
Hatta biraz da kördüğüm,
Senden gayrısına.
Ama gördüm gerçeği.
O gün, o sıcak yaz günü,
Mutluluğun ellerinden tutup,

Devamını Oku
Muharrem Abut

Sevmektir yağmuru,
Yaşamak,
Sonrasında toprağın kokusunu;
Yaşamak,
Görev olduğu için.
Görev ekmeğin.

Devamını Oku
Muharrem Abut

Tebessümlerimize sıkılan kurşundur suskunluğun.
Sonu bir hastanenin acil koğuşunda başlayıp,
İç kanamalı ve ağır yaralılar,
Yoğun bakım ünitelerine uzanan.

Çaresizliğin bir kalp krizi misali,

Devamını Oku
Muharrem Abut

Sözler kifayetsiz kalıyorsa bir yerlerde,
Anla ki artık susma vaktidir.
Zaman kelimeleri boğazına dizme zamanıdır.
Diz boğazına bildiğin tüm kelimeleri!
Anlatmak isteyip de anlatamıyorsan bir şeyleri,
Boşuna anlatmaya çalışma;

Devamını Oku
Muharrem Abut

Sustu bütün bacalar.
Işıklar zaten sönmüştü.
Uzaklardan gelen çakal sesleri,
Berilerdeki köpek havlamalarına karıştı.
Çırılçıplak gökyüzünün koynundan,
Hain bir ayaz,

Devamını Oku
Muharrem Abut

Şimdi yokluğun sağır, dilsiz, kör bir adamın bir uçurumun kenarında yönsüz ve yansız bekleyişine eştir. Burada suratsızdır bütün suratlar. Yol değildir hiçbir kayanın sırtı varlığına ulaştıran patikalara. Güneş çok olmuştur ufku terk eyleyeli. Yıldızlar kâfi değildir karanlığını aydınlatmaya. Ay tutulmuştur varlığınla arasına giren yokluğundan. Yarasalar dahi kanat çırpamamak halindedir, zira bütün sesleri alıp yutmuştur gidişinin yarattığı yankı.

Yüreksizdir yürek, dillenmeye, hissedip algıladıklarını kelimelerden cümle olsunlar diye beyne yollamaya takati yoktur, yitirmiştir tüm cesaretini. Onura alışmıştır, yalamamaya tükürdüğünü. Bitti dediğinde bitmemeye atmayı bilmemiştir hiç. Kanasa da kızılcık şerbeti içtim demeyi bilmiştir en iyi. Bir de seni yalın, yalansız, sevmeyi; gerektiğinde sen yoksan sökülüp atılmayı.

Ve şimdi ağırdır o yürek bedenime. Yüzüme yerleşen derin çizgiler, alnımdaki kırışıklıklar, saçıma düşen aklar ağırlığının bedelidir. Ödüyorum, bu yüreğin sahibi, bu yüreğe misafir ettiğim seninse insafsızlığının tahribatına denk düşen karşılıksız karşılığını.

Devamını Oku