Ey göğsümde pıhtılaşan şehir
Durgun yollarına hasretim çalındığında
Bir eşref saatiyle uyanır kanadı kırık kuşların
Yükseklerin uçsuz bucaksız karanlığına
Ucu kör kalemlerle atılan imzalarım
Kırık kanatlara merhem taşır
Islak bir söyleşi dudakların
Yutkunup yüreğine derinden dokunan
Sen kıyı semtlerin birinde bir denizin çırpıntısı
Sirenleri kısık sesle çalınan mehtaplı gecelere
Yıldızları düşürürdü halbuki dileklerin
Bir sokağı ayağa kaldırıp
Ne söylesem ağır gelir yüreğine
Görünsem seyrer zamanla kalp atışların
Kafanda yalınayaklar gezinir
Utanır yanakların telaşına
Olduğu gibi kalır gözlerin
Gün gelir gök gürler
Yer çatırdar buzlardan
Çiçekleri yoksullaşır şehrimin
Fıskıyeleri susar
Gün gelir karlar
İğri iğri düşer saçlarıma
Öyle uzun vadeli ölümler
Ciğerlere çekilen dumandan
Hastalıktan yatak döşek yatarak
Yılları aylara ayları haftalara bölmeden
Bir varmış bir yokmuş masallarından çıkarcasına
Kimsenin bilmediği bir vakitte gidebilmek
Sürgünüz gözlerin ulaşamadığı noktalara
Sürgüsüz kapılarız çat kapı girilen
Kalbimizin binbir çeşit odalarına
Kırk yerde yamamız var
Yaramız var uçan kuşlarda
Açan çiçekte çıkılan yokuşlarda
Sevinçler ve hüzünler yüzümüzde derin çizgiler biriktirir.
Gölgelenir vaadi bitmiş umutların
Gün ışığı değerken kirpiklerimize
Yaşama bir adım daha istekli yürürüz
Bir adım daha yaklaşır ufkun esrarengiz güzelliği
Dağıtır içimizdeki tabuları gözlerimiz
Ah o eski şehir
Ah o şehir
O eski şehir
Kabuk bağlamış yarınlarına
Buzdan pistler dökülmüş sanki yollarına
Lambaların kolladığı karanlıklar yok mu
Katran karası karanlıklarda örselendi başım
Öfkeli yağmurların şıpırtılarıyla irkindi
Göz çeperlerimden inen yalnızlığım
Bir nehir olup taşıyor
Yolu bulunan umutlara
Umman denizlere ulaşmak için
Hani ilk yılların heyecanı
Aklın uçuk, hayallerin kızgın buhranı
Lal dilin, sanki uzaklara
İliklerine kadar işlemiş
Lapa lapa yağan kor misali
Başarılar, sevgili kardeşim.