Ömrüm asalak zamanın ökçesinde
Bastı basacak toprak yaprak ve dal
İçinde kan et ve kemik ayakta
Vardı varacak şükrün en masum dilekçesiyle
Vur beni pastan kirden aynalar
Elimde ayağımda yaş
Gözünün bir çeperinden
Uslu bir yağmur gibi
Yanaklarında zevceden
Bir katredir ellerim
Yutkunursa şehrimin nadide çiçekleri
Su verenler az olur toprağına
Kumral derili ince dallarıyla
Savrulur pervasızca rüzgara
Bir sonbaharın arzusudur bu
Gelirken dökülür yapraklar
Yağmurlar kuru toprakları öper
Ve gözlerin o yağmurun eşidir
Gözlerin acıyı öperken ıslak
Bir dize şiir okurken yalnızlaşır
Yağmurlar düşerken düşkündür
Göğsümü dağlayan dünyaya
Kabuk bağlarken yoruldum
Çekildim gecenin alnacından
Çekindim insan kucağından
Hüznün düştüğü yerde soluklanır çiçekler
Bitkin dallarıyla izler yeryüzünü
Bir yağmur damlası kurulsa dibine
Dallarından göceklerine kadar tadar yalnızlığı
Bu diyar çim görmemiş bir yaşamla kundaklı
Sarkık öfkesinde yeraltındaki kökler
Kirpiklerimden indi yine bu gece
Adın bir alev gibi dilimi yaktı
Öfkeli bir dalgadan inercesine
Kalbim görmüyor senden bir başkasını
Soğuk akşamları yaşayacak içim
Her akşam ayrı bir demden içlenir
Ayrı dalgalarda kulaç atarsın
Yorgun argın konuşursun kendinle
Seni sensiz bırakanlar yok mu diye başlar konuşmaların
Kendini kaybetmiş bir insanı hergün bir masada kaşılarsın
Çayın tek kaşığın sandalyen
Ay mı buğulanmış yarım yamalak
Gecemi sakladı kendini benden
Karanlıktan görünmüyor şehrimdeki aydınlık
Islak ve buğulu penceremden
Bir ses kulaklarımda sızılayan
Yalnızlık diye fısılayan
Başarılar, sevgili kardeşim.