Kimseye itirazım yok
Kimseye itirafim yok bu kaldırımlar mahseninde
Parmak uçlarımda kuru ekmekle
Bir yudum su tek isteğim bu kış vaktinde
Kimseye iltifatım yok
Kimseye ahım yok bu soğutucu kıyametimle
Saçlarıma kanat takmış rüzgarlar
Ellerime sızmış titrekliği sonbaharın
Ayaklarımda hışırtılar durmadan
Karıştırıp duruyor dünyayı
Gözbebeklerime karışıp zaman
Akıp geçiyor selamsız sabahsız
Kısık yağmurlar sonlandırır baharı
Ayaklarımızdaki çipri çıtırtıları
Ve toprağa karışan günden güne yaprak
Kapatır ezilen yanlarını dünyanın
Bir yolculuktur bu döngüsel
Biri toprak iken biri çiçek
Bir gece,
Sallanır ruhum boş odalarda,
Uyanmayan bir sabahı açar gözlerim,
Karanlık ürkütücü sakaklara.
Ne bu bildiğim şehirdir, ne de aldığım nefes
Duyulan söz yaşlanınca ağırlaşır
O zaman dolar gözler ıssız odalarda
Dildeki durmayan iğneli kenepir
Akıldan mahrum madur bir haberci
Kime dokunsa yüreği tahamülsüz çığlıklar
Oda anneydi oda babaydı halbuki
Çiğ düşmüş kirpiklerime annem
Saçlarıma kır
Dökmüş baharım bir bir
Avuçlarıma koynuma yediverenlerini
Bir ötesi olmalı bu hıçkırıkların
Bir ötesi gül bahçelerinin kokusuyla
Sürgünüz gözlerin ulaşamadığı noktalara
Sürgüsüz kapılarız çat kapı girilen
Kalbimizin binbir çeşit odalarına
Kırk yerde yamamız var
Yaramız var uçan kuşlarda
Açan çiçekte çıkılan yokuşlarda
Bütün yorgunlukları omuzladım
Bütün kırgınlıkları
Heybemde vefadan arta kalan ne kadar yük varsa sırtladım
Yolun yordamın olmadığı bir diyar artık gönül hanem
Han olmaz kervan göçmez bir yalnızlık çöktü
Beynimde sıralanan labirentlere doldu taştı karanlığın ahlı yüzü
Dağvari ağırlıkları bıraktım omuzlarımdan
Yüksüz bir gemiyim limanı mechul savrulan rüzgara
Bir sonbahar yaprağıyla barışık yanaklarımı okşayan
Gazelleri kucaklayıp gezdirdim kışa kadar
Dağvari ağırlıkları bıraktım omuzlarımdan
Secdeye dayadım buzdan şafaklarımı
Şükürler olsun gün yüzünü gösterene
Karanlıkları aydınlığa döndürene
Parmaklarımın katlanıp açılan haline
Saçlarımı acımadan döktürene
Şükerler olsun
Şükürler olsun sevdirene
Başarılar, sevgili kardeşim.