Çarpılıp sabahın hırçın soğuğuna
Gözlerinde çapaklanan teri silmek
Ve dikilmek her gün hayata
Başında sersemleten bir yorgunluk
Kalbinde binbir kırık
Ve sırtında bilmem kaç hançer izi
Tepelerde seğerdi günün son kıvılcımları
Yıldızlar ayıldı mehtapla beraber binbir akşamda
Yapraklar dona kaldı yeryüzündeki kalpler
Bir kıyık pencere kaldı
Hafif esintili rüzgar
Gövdemde çarpışan imtihana karşı
Göğün göze çalan renklerine takıldık
Pustuk kimi zaman camların saydamlığına
Gökler buğlandı yerlerde bir ay karanlığında
Eşlik etti lambalar kediler köpekler gezindi
Sicim gibi bir yağmur ezildi kaldırımlarda
Çatılarda tıngırtılar her eve binbir misafir
Bugün bir başkasın seccadem
Nedendir bu kırışık yüzün
Üstüne konmamış gül
Değmemiş gün
Perdeler kapalı perdeler solgun
Her vakitte şeytansı bir soygun
Gözlerim en çok secdelerde konuşur
Öyle ya kimsenin eli kalbine yetişmiyor
Bir akşam sen sustun ben söylendim
Çayımızın cıngırtıları eşlik etti nefesimize
Dörtlüklerle harlayan sesimle dilendim
Kahve fincanı cancağızı gözlerine
Başın eğikti herzamankinden dahada
Gözlerin sisli yüreğine aksetti biranlığına
Sen bütün çiçekleri getirmiştin omuzlarında
Kalbinde yaşamı
Saçlarında eksilmişti hüzünler
Gözlerinde büyümüştü gerçeğim
Sen öyle masumdun ki gözümde
Kırpsan kirpiklerini benden habersiz
En çok da sen gidersin
Ardından seyrelir yağmurlar
Sıska yürekli bir bekçiyim
Gönül hanende nöbet tutan
En çok da sen gidersin
Kirletilmiş bir dünyayı omuzlar yüreğin
Nefesine telaffuzu zor hisler bulaşır
Bakışların derin boşluklar bırakır uzaklara
Kısık bir tebessümdür geçmişi kabullenen
Geleceğe bir vaadi olmayan yarınlar
Seni anlamak zordur kelimeler içinde
Başarılar, sevgili kardeşim.