Kelimeleri eğirip gönül bağımda her gün gökyüzüne salıyorum
Secdelere yapışan ruhum göz çukurlarıma inciler bırakıyor
İncitiyor insanlar en yumuşak yanlarımdan
Herkesi kendim gibi sanıyorum
Biz saklı manalar biriktirtikçe satırlarımızda Kısalan zaman oynatıyor bütün gerçekliği
Ne yüzümüz kalıyor uzaklara bakmaya
Ne de yakınlar başucumuzda yaslı bir kitap gibi
Hangi sayfayı açsak biz olmaktan çıkıyoruz
Hangi satırı kuşansak bağrımızda
Kabuğu soyuk bir yara
Satırlara dert yükleyipte
Satmayın masum kalplere
Yüksüz değil limanlar bilesiniz
Çarpılıp sabahın hırçın soğuğuna
Gözlerinde çapaklanan teri silmek
Ve dikilmek her gün hayata
Başında sersemleten bir yorgunluk
Kalbinde binbir kırık
Ve sırtında bilmem kaç hançer izi
Tepelerde seğerdi günün son kıvılcımları
Yıldızlar ayıldı mehtapla beraber binbir akşamda
Yapraklar dona kaldı yeryüzündeki kalpler
Bir kıyık pencere kaldı
Hafif esintili rüzgar
Gövdemde çarpışan imtihana karşı
Göğün göze çalan renklerine takıldık
Pustuk kimi zaman camların saydamlığına
Gökler buğlandı yerlerde bir ay karanlığında
Eşlik etti lambalar kediler köpekler gezindi
Sicim gibi bir yağmur ezildi kaldırımlarda
Çatılarda tıngırtılar her eve binbir misafir
Bugün bir başkasın seccadem
Nedendir bu kırışık yüzün
Üstüne konmamış gül
Değmemiş gün
Perdeler kapalı perdeler solgun
Her vakitte şeytansı bir soygun
Gözlerim en çok secdelerde konuşur
Öyle ya kimsenin eli kalbine yetişmiyor
Bir akşam sen sustun ben söylendim
Çayımızın cıngırtıları eşlik etti nefesimize
Dörtlüklerle harlayan sesimle dilendim
Kahve fincanı cancağızı gözlerine
Başın eğikti herzamankinden dahada
Gözlerin sisli yüreğine aksetti biranlığına
Başarılar, sevgili kardeşim.