Kan kırmızısı güller açtı seherinde sabahın,
Bülbüller çoktan intihar etmişlerdi.
Bu sevda kime ölüm getirir?
Saçlarının siyahıyla ölüm arasında hiçbir fark yoktur.
Çaresizlik,
Balçık gibi,
Masalını yitirmiş bir hayalperest geziniyor zihnimde,
Gece karanlık ve Jüpiter gezegeni bir adım ötemde.
Ellerimi uzatsam gökyüzüne, tutabilirim gibi sanki
Uzanabilirim yıldızlara, aya ve komşum Jüpiter’e.
En çok ben dinlerdim babaannemin masallarını,
Bir hayalin peşinden uçtum gökyüzüne,
Ellerimde umutlarım,
Ayaklarım çıplak,
Yarı uykulu sabahlarım,
Uzun gagalı bir Kelaynak,
Ahmak mı ahmak
Ucuzluktan alınmış yalnızlıklar
Ve haddinden fazla parlatılmış yaz anıları.
Asfalt yolun altında kurumuş dere yatağı,
Masum gökyüzünde göz kırpan haylaz yıldızlar.
Tüm haşmetiyle seyahatinde yaşlı gezegen,
Üzerinde insanlar ve üzerinde acılar.
Kendime gelmek içindi,
Koşar adım yazdığım tüm şiirler.
Meğerse çoktan geçmişim kendimi
Ve çoktan geçmişim kendimden.
Aslında,
Bir kibrit çöpüyüm ben,
Yazgısında yanmak olan,
Öylesine garip,
Öylesine gariban.
Koskoca bir ormandan
Ve yüce bir ağaçtan yontulan,
Kilim doku ilkin,
İklim ilkbahar olduğunda belki,
Türküde de olduğu gibi,
Anlatabilirsin derdini,
Dert olarak görme yine de sevgini,
Sevgilim.
Kimsecikler bilmez,
Nasıl ağlar gökyüzü
Ve nasıl gökyüzünün gözyaşlarına muhtaçtır toprak.
Bahar da nasıl açar çiçekler
Ve nasıl çiçeklere öykünür kelebekler.
Kimsecikler bilmez.
Kıpır kıpır içim,
Çocuksu bir gülümseme suratımda,
Sanki aylardan temmuz değilmiş gibi,
Sanki yıldızlı gecelerde hüzün yokmuş gibi,
Sanki haylaz bir çocuk gibi,
Ben gibi,
Gökyüzü aynı,
Yıldızlar ve ay,
Buram buram toprak kokusu,
Zamana meydan okuyan kitabeler,
Dağlar, ovalar, vadiler, tepeler
Ve akasya ağaçlarının beyaz çiçekleri.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!