Söküp attım içimden,
İçimdeki pisliği bir seferde,
Bir seferde yandı ömrüm,
Yandı ömrüm ben içimdeki pisliği atmadan önce.
Sürmedim sefasını dünyanın,
Dünya dedikleri bir han ve insanlar yolcu,
Kim alacaklı ve kimin kimde kalır borcu?
Her gelen gitti dünyadan kalmadı hiç kimse,
Ölmem diyen zalimler bu gerçeği bir bilse.
Anlamsızlaştı hayat.
Birden bire oldu her şey.
Birden bire olduğunu sandık,
Kendimizi kandırdık.
Tüm anlamlar kayboldu birden bire,
Yeryüzüne düştüm…
Gökyüzünün nazlı evladıyken
Ve anne kucağında uyuklarken henüz,
Tatlı düşlerimde savrulurken büklüm büklüm,
Yok iken yazgımda hiçbir pürüz.
Yer kürenin çekimine mahkûm edildi bedenim,
Elbette benim de diyeceklerim var,
Ömrü bir gün olan kelebekler kadar,
Bende yaşadım,
Bende gördüm,
Bende var oldum
Benim de bazı günlerim zindan oldu,
Yağmalanmış hayallerin mahkûm maliki,
Müebbet ıssızlık sürgününün kaçıncı devrindesin?
Bitmeyen bu gecenin sahibi kim ola ki?
Sabaha çıkarmayan yazgının soğuk ellerindesin.
Daha dün umutları cebinde bir çocuktun,
Bir ismin yok bende,
Ben seninle varım yalnız.
Yüzüme düşen son ışık,
En derin yaramsın.
Taze bir bahar çiçeğisin sen
Anlamıyorum yıldızlar neden bu kadar uzak,
Gökyüzü neden bu kadar karanlık
Ve insanlık neden bu kadar acımasız oldu,
Yirmi birinci asrında dünyanın…
Oysa öyle mi anlatıyorlardı şiirlerinde şairler,
Düştüm yine çamurun ortasına bahar diye,
Hayata takıldı ayağım,
Belki de hırsıma,
Hayallerime de olabilir,
Sana da.
Hiç olmadı benim gökyüzümde yıldızlar
Ya da güneş ve bahar maviliği,
Işıklar, bembeyaz bulutlar,
Neşeyle şakıyan kuşlar
Ve yaşamın türlü renkliliği,
Hiç olmadı,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!