Anlamıyorum yıldızlar neden bu kadar uzak,
Gökyüzü neden bu kadar karanlık
Ve insanlık neden bu kadar acımasız oldu,
Yirmi birinci asrında dünyanın…
Oysa öyle mi anlatıyorlardı şiirlerinde şairler,
Düştüm yine çamurun ortasına bahar diye,
Hayata takıldı ayağım,
Belki de hırsıma,
Hayallerime de olabilir,
Sana da.
Gri renkli
Ve ağır bulutlarla kaplı gökyüzü izliyorum uzun uzun,
Uzun uzun düşünüyorum sonra,
Gri bulutlarla kaplı,
Ağır hüznün istilasında kalmış ömrümü.
Fareli köye muhtar olmuş çizmeli kedi,
Kayıp farelerin soruşturmasında da görevli,
Kapan üstüne kapan dolmuş her köşe başı,
Masal diyarından gerçeğe taşınmış bu acı.
Bilinmez gerçek hangisi, hayal hangisi,
Gerçeğin üzerinde uçuşurken hayallerim,
Gerçeğin bizzat altında ezilmekteydi benliğim,
Haylaz bir hayalperest dolaşırken zihnimde,
Gerçeğin gölgesinde ve de sanki çile çekmekte.
Benden de geçtiler ansızın, o zamanlar çocuktum,
Acıyla açıldı gözlerim yeni güne,
Bedenim sağlamdı belki
Ama ruhum paramparça.
Ne sabahlar yaşadım ben oysa
Güneşi çağırırdım neşeyle,
Seninle yaşanmıyor…
Kısa ve kesin,
Sert ve çetin,
Kararlı ve üzgün,
Yıkık ve dökük yüreğimle sesleniyorum;
İsterim ki tüm şiirlerim gökyüzüyle başlasın,
Büyük ve bembeyaz bulutların dokunulmazlığı,
Güneş ışığının mavilikle dans etmesi
Ve belki de birkaç damla yağmur düşmesi suratıma.
Ne mutluluk, ne saadet.
Bahar mı geliyor nedir,
Ne soğuklarda kışladı gönlüm,
Ne boranlar, ne fırtınalar, ne tipiler gördü.
Gözleri olsa yüreğinin, yüreğimi görürdü.
Elleri olsa dokunurdu toprağına,
Ayakları olsa gezinirdi hoş kokulu çiçeklerinin arasında.
Sevseydi ayrılamazdı sevdamın gölgesinden bir an olsun.
Yeterince çirkin değilmiş gibi,
Bir de gözlük aldı şişman adam,
Söylediklerinden pişman adam,
Yaşadıklarından obez,
Gözleri de görmüyor bu kez,
Utanmaktan yorulmuş,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!