Açsam yüreğimi otopsi masasına,
Asırlık kilitleri bir bir parçalasam,
Hayal kırıklıkları karşılar sizi,
Kan revan içinde kalmış yalnızlıklar.
‘’Ne yapsa olmuyor’’ların yanı başında
Kadın,
Küskündü hayata
Ve de ziyadesiyle kırgın.
Yürüyordu kentin caddelerinde,
Topukları yüksek, hayatı alçak, çokça bıkkın.
Hiçbir zaman var olamamaktan mı?
Uçtum gökyüzüne, uçtum
Yapayalnız bir çocuktum.
Kanatlarım da yoktu,
Kanatlara ihtiyacım da.
Belki hastaydım,
Terlemeye çalışıyordum yün yorganın altında,
Kan damlıyor ömrümden,
Yavaş yavaş ve çok yavaş.
Kırmızıya kesiliyor hayat, yaşadıklarım ve insanlar,
Kararıyor sonra dünya.
Öldüm sanıyorum, ama hayattayım hala biliyorum.
Olmuyor.
Küçük bir kasaba hikâyesiydi,
Alınlarına yazılan,
Doğduğu yerde ölenlerin hani,
Hani hiç kimsenin hatırlamayacağı,
Hatırlatmayacağı,
Umursamayacağı,
Doğdum,
Yalnızım sandım, aldandım.
Kardeş ne demekmiş anladım,
Seviyorum seni,
Canım kardeşim…
Kan kırmızısı güller açtı seherinde sabahın,
Bülbüller çoktan intihar etmişlerdi.
Bu sevda kime ölüm getirir?
Saçlarının siyahıyla ölüm arasında hiçbir fark yoktur.
Çaresizlik,
Balçık gibi,
Masalını yitirmiş bir hayalperest geziniyor zihnimde,
Gece karanlık ve Jüpiter gezegeni bir adım ötemde.
Ellerimi uzatsam gökyüzüne, tutabilirim gibi sanki
Uzanabilirim yıldızlara, aya ve komşum Jüpiter’e.
En çok ben dinlerdim babaannemin masallarını,
Ucuzluktan alınmış yalnızlıklar
Ve haddinden fazla parlatılmış yaz anıları.
Asfalt yolun altında kurumuş dere yatağı,
Masum gökyüzünde göz kırpan haylaz yıldızlar.
Tüm haşmetiyle seyahatinde yaşlı gezegen,
Üzerinde insanlar ve üzerinde acılar.
Kendime gelmek içindi,
Koşar adım yazdığım tüm şiirler.
Meğerse çoktan geçmişim kendimi
Ve çoktan geçmişim kendimden.
Aslında,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!