Dolmabahçe’den koyu bir hüzün yayılır memlekete,
Ankara ağlamaktadır.
Memleketin mavi gözlü evladı yoktur artık,
Ankara evlat acısı içinde kıvranır.
Kül rengi bulutlarla kaplanır gökyüzü,
Dokunsanız ağlayacaktır.
Eskidi bir anda tüm gezegen,
Çiçeklerin rengi soldu,
Gökyüzü karardı,
Bulutlar eskisi kadar beyaz değil,
Leziz kokular yok artık,
Uyanmaya kıyamadığın sabahlar,
Yağmurlu bir bahar günüydü,
Gökyüzü kül rengi bulutlarla kaplıydı,
Şeftali ağaçları çiçek açmıştı
Pembe ve beyaz bahar çiçekler arasındaydık.
Toprak kokusundan sarhoş olmuştuk.
Hatırlar mısın?
Seküler ruhum,
Muhafazakar bedenimin her zerresinde,
Kıvrım kıvrım kıvranıyor.
Yoksul
Ve çok yoksul düşler,
Rehin bırakılmış gülüşler,
Beni merak etmişsin,
Merak edilecek şey yok gibi,
Sanki değerliymişim gibi,
Kendin gibi.
Ben;
Açıldı gönlümün el değmemiş yarası,
Kan revan içindeydi,
Kabuk bağlamamıştı.
Sargı bezi ve merhem yapıyordum dost cümlelerden,
Okunmamış şiirlerden
Ve musiki tarzında ezgilerden.
“Neyin var?” diye soranlara,
“Hiç” diye cevap veriyorum.
Bu hali garip bulanlara,
Tuhaf bir kin besliyorum.
Zira yok hiçbir şeyim,
Çok mu soğuk gece,
Çok mu uzak yıldızlar,
Ya da çok mu sıkıcı
artık günler?
Beklemekten sıkıldın mı?
Anlamsız bir hüznün hapishanesindeyiz,
Ellerimiz kelepçeli zihinlerimizle,
Ruhlarımız gönlümüzün hücrelerinde güneşe hasret,
Yüreklerimiz müebbet acıya hüküm giymiş.
Sanki birden bire kaybetmişiz özgürlüğümüzü,
Sanki birden bire çökmüş hüzün üzerimize
Öfkeliydi,
Umudunu yitirmek gibi,
Artık vazgeçmek,
Bir türlü tutamadığı ipin ucunun,
Elinden kayıp gitmesi gibi,
Kendisi gibi,




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!