Gökleri delen dağlar biliyorum,
Yerleri süpüren bulutlar,
İnsan öldüren kelimeler biliyorum,
Hayat veren cümleler.
Evreni görüyorum, zamanı,
Zaman içinde kaybolanı,
Bir gece vakti ulaştı kötü haberi,
Gece mesaindeydi ölüm meleği,
Tebliğ etti ilahi ihbarnameyi,
Aldı götürdü tebliğin malikini.
Kötü haber tez ulaştı bizlere,
Karanlık bir sabaha uyandım bugün,
Farkında değildim.
Üşümüyordum oysa yalnızca uykusuzdum,
Buzla kaplı bir nehre düşen kedi yavrusu kadar
Huzursuzdum.
Söyle sevgilim,
Gitmek mi gerek sence, kalmak mı?
Yanmak mı gerek yoksa yanmamak mı?
Söyle.
Umurunda değil mi yoksa?
Unutmuşum,
Ömrümün gölgesi uzanıyor önümde boylu boyunca,
Ben hayata sırtımı döndüğümden belki;
Hayata,
Kavgalar gördüm,
Kavgalarım oldu
Yendim ve yenildim.
Üzdüm ve üzüldüm.
Kanattım ve kanadım.
Ne yapmışsam onu gördüm.
Ömrüm…
Bir bataklığa saplanmış da çırpınırmış gibi,
Nefessiz kalmış da can çekişirmiş gibi.
Çevresine acıdan başkasını vermeyen kanserli hücre gibi,
Toprak gibi şimdi gözlerin; soğuk ve ıslak,
Kâbuslarında terk ettiklerin.
Birkaç damla gözyaşında affedilme umudu,
Kazandım mı sandın zamana aldanarak,
Şimdinin karşı konulamaz cazibesi,
Bir kırmızı dokunur göğsüme,
Bir hilal çizer gecenin siyahına
Ve yıldızlar,
Sayıları kadar,
Gözyaşı döker,
Üzerine kapatılan dağın karanlık kapaklarına.
Biz hep iyi olmaya çalıştık,
Ellerimizi açarken gökyüzüne,
Dua ederken sonsuz bilinmeyene,
Bir başkasına elimizi uzatırken genellikle,
Bize uzanmayan ellere ve kör bir bellekle,
Her daim iyi,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!