Bir sabah uyandığında,
Kimsecikler yoktur artık yanında.
Yalnızca;
Silikleşmeye yüz tutmuş anılar,
Her duyumsandığında bir daha keskinleşen kokular,
Bayram sabahları,
Saatimin akrep ve yelkovanı,
Kovalıyor ömrümdeki her mutlu anı,
Göğsüme saplıyorlar sanki,
Keskin ve can yakan bıçaklarını.
Ölümüne yakın uyuz bir sokak köpeği gibi,
Ey yıldız yıldız doğan gecenin nuru,
Müjdeleyip gelen rahmetin füruğu!
Üç ayların eşsiz kapısı aralanıyor,
Bastonu elinde,
Saçları ağarmış ve bükülmüş beli,
Bıyıkları sigaradan sapsarı,
Elinde yeşil kart evrakı,
Yürüyor kentin sokaklarında Remzi dayı.
Beceremediği resmiyetle, dolaşıyor resmi kurumları.
Kahverengi tepeler, mor dağlar,
Gri gökyüzü ve beyaz bulutlar,
Renkler ve renkler tabiatın paletinde,
Sarı, beyaz, kırmızı, mavi, pembe ve eflatun,
Rengarenk çiçekler,
Rengarenk insanlar
Güneşli günler var,
Yaşamaya inandığım,
Gözlerimin gördüğü,
Çiçekler sarı, mavi, kırmızı ve beyaz…
Ağaçlar yeşil,
Ağrı dağını sırtlamış bir karınca,
Fili kapmış uçuran bir kartal,
Ya da timsah yemiş bir tırtıl.
Bedenim ruhumu taşıyamıyor,
Yıpranıyor bedenim,
Zarar görüyor her an,
Anlamsız bir dünyanın esiriyim,
Manasız hüzünlerin kıskacında,
Zamana bıraktım ruhumu,
Yedi uyurlar misali bir miskinlik,
Neden kaçıyordum Allah aşkına ben?
Sarhoşum sanırım,
Kaldırımlar kayıyor ayaklarımın altından,
Çifter çifter görüyorum elektrik direklerini,
Başım dönüyor.
Evet evet sarhoşum,
Sen yokken,
Dünyanın sefili
Ahret yoksuluyum,
Sen yokken…
Sen geldiğinde,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!