Özlediğim rehavet yazda da değilmiş meğer
Kış diye üzülürken ben, birden bire geldi bahar,
Ardından uçsuz bucaksız yaz,
Sarı başak buğday tarlaları,
Güneşin kavurduğu tenim,
Aynı buhranın içinde sıkışıp kalmış bedenim.
Üşüyorum,
Soğuk tüm bedenimi ele geçiriyor,
Tüm hücrelerim soğuğun işgali altında,
Mücadele ediyorum,
Ölmek istemiyorum,
Üşüyorum…
Sana ihtiyacım var,
Demiştin ve yağmurlu bir gündü,
Bir bahar günüydü.
Yorgun ve yaralı görünüyordun,
Bense sana aldanacak kadar aptal
Ve aşıktım.
Gitmek istiyorum bu şehirden,
Gri bulutlarla kaplı bir sonbahar sabahında,
Tüm anılarımı ateşe verip terk etmek kendimi.
Tam da ağlamak üzereyken gökyüzü,
Tam da unutmuşken güneşi düşlemeyi,
Kaybolmak istiyorum kalabalık bir kaldırımda
Esvaplarımı başkalarına verirsiniz,
Benim gibi kilolusunu da bulamazsınız ya,
Dar gelenim çoktur esvaplarım arasında,
Hayatımda bana dar gelen insanların çokluğu kadar,
Ya da bana dar gelen duyguların fazlalığı gibi.
Sağanak halinde düştüm yeryüzüne,
Gökyüzünün evladıyken henüz,
Doymamışken bembeyaz bulutlar arasında uyumaya,
Doymamışken maviliğimin güneşle olan dansına,
Çamurun ve soğuğun içine düştüm,
Gökyüzünün gözünden,
Bozkırda çorak toprağa düşen yağmur damlası,
Beklenmiş ve hasret duyulmuş,
Hesap yarım kalmış,
Gözler geride ve açık.
Azrail’den bir gün daha istenmiş, umutsuzca.
Eller gökyüzüne açılamamış,
Gerçek sanıdığım ne varsa yalanmış,
Koskoca bir yalan!
Ömür dediğimse yalnızca yağma
Ve yalnızca talan,
Yaşadıklarımdan arta kalan;
Bir avuç gözyaşı
Isıtsın ve aydınlatsın istedim güneş,
Sarsın ruhumun tüm soğuk dehlizlerini,
Kokmasına kokacak ama dona geldi bu leş,
Nasıl sileceğim bu yaranın izlerini?
Ben,
Sessizliğin kırsalındayım
Ve dişlerimin arasından dökülen;
Silikleşmiş birkaç kelime,
Hani can yakan yürek yangınından çıkmış,
İsten dumandan kapkara,
Tam yanacakken,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!