İdeolojik çıkmazların cenderesinde can çekişiyor zihnim.
Asırlık olmuyorlarımın yanı başında duruyor;
Hafifmeşrep olabilirlerim,
Hayıflanmalara adanan ne yapsan olmuyorlarım,
Toplanan, bölünen, çarpılan ve çıkarılan ömrüm,
Ömür zayiisine konu olan yaşanmasa da olurmuş duygularım,
Gözlerim görmez
Ve ellerim tutmaz oldu.
Büküldü belim, ağardı saçlarım.
Bir zamanlar bu dağlar benden sorulurdu,
Şimdi bir zamanlarla başlayan masallar uyduruyorum,
Şeker şerbet torunlarıma.
Bir yazarın zihninde dolaşıyorum,
Satır satır izliyorum yaşantısını,
Anlatmak istediklerini
Ve anlatmaya lüzum görmediklerini.
Eski bir Fransız sokağında,
Salınmaktayım,
Bir toz zerresi misali sonsuz evrenin içinde,
Öylesi bir ıssızlığın çölünü taşımaktayım ki
Yaralı ve yalnız yüreğimde.
Çaresizliğin başkentinde,
Bir meydanda unutulmuş bir heykelim,
Zihnimin kırsalında filizlenen yabani fikirler,
Faydasız diye kökünden söktüğümü sandığım,
Şimdi zihnimi ele geçirmekteler,
Yavaş ama kararlı,
Evet, bu bir savaş,
Aynı anda iki tarafım ve yaralı.
Gece ve karanlık,
Karanlık ve soğuk,
Soğuk ve yalnızlık içindeyim odamda.
Geçmişimden çıkıp gelen hayaletler,
Pişmanlıklar ve olmamışlıklarla ben,
Odamın en sert ikliminde,
Anlatmak istediklerimi anlatamamak,
Lanetlenmiş gibi kalakalmak,
Çaresizlikler içinde en yamanı,
Yanlışlara tutunmak ve yanlış anlaşılmak.
Temmuz ayı ve hava oldukça sıcak,
Ben bir kahraman değilim elbet,
Yoktur bende gökler kadar heybet,
Etten kemikten bir insanım yalnızca,
Nasıl düzelteyim insanlığı aklımca?
Toprağa dökülen bir damla kan,
Yendim mi sandın hayatı, ölüm sana yaklaşıp dururken?
Bildim mi sandın sırrını insanların, sırra doğru giderken?
En bilinmez soruyu sormadın henüz zihnine; daha erken,
Yaşanacak bir ömür dolusu çile ve yaşatacakların varken.
Sen giderken sevda ikliminden ivedi bir yağışla,
Gönlümün çıplak ayakları koşar adım kanıyordu,
Sana giden dikenli sevda yolunda.
Sen gittiğinden olsa gerek,
Ulaşamadım bir türlü evrenin senli zamanlarına.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!